Özgün Sanayileşme Modeli Kurgulanmalı
9-10 Aralık 2020 tarihlerinde online olarak geniş katılımlı bir şekilde düzenlenen kongrenin sonuç bildirgesin kritik konulara temas edildi.
Özgün sanayileşme modeli, fikirden ürüne bütün süreçlerde teknolojik ve sınai bağımsızlık, üniversite-özel sektör-kamunun daha sıkı ve uyumlu çalışması gibi çıktıların yer aldığı bildirgede büyümenin yolu şu şekilde tarif edildi: “Değerleriyle barışık ve bilimsel bilginin girişimci ruhla birleştirildiği sağlıklı bir üniversite sisteminin, üretilen bilgiye yönünü dönmüş ve yenilikçi bir anlayışla ürününü ticarileştiren özel sektörün ve ehliyet ile liyakat ilkesinin yeniden inşâ edildiği bürokratik yapının tesisinden geçmektedir.”
Kongrede yapılan sunumlardan öne çıkan tespit ve öneriler şöyle:
İnsanı merkeze alan kalkınma ilkesi tercih edilmeli
- Kalkınma salt ekonomik büyümeyle açıklanabilecek bir olgu olmadığından ekonomik, sosyal ve siyasi yönleriyle insanı merkeze alan Ar-Ge ve yenilikçilik odaklı sürdürülebilir kalkınma ilkesi tercih edilmeli, sosyal adalet ve sosyal devlet ilkelerine uygun, geleneksel değerlere zarar vermeyen hatta onları güçlendiren özgün modeller üretilmelidir.
- 1980’lerden itibaren yabancı yatırım ve teknoloji transferi yoluyla gelişmekte olan ülkelerin sanayileşebileceğini savunan neoliberal yakınsama tezi çökmüştür. Kendi yenilikçilik kabiliyetlerini geliştiren ve kendine özgü sanayileşme modeli kurgulanmalıdır.
- Kalkınmacı devletin kalkınma üzerindeki olumlu etkisi “devlet yetenekleri” tarafından belirlenir. Bilimsel bilginin ve insan kaynağının üretildiği eğitim süreçleri, yenilikçi bir sanayi için satın alma politikalarının oluşturulması ve uygulanması; uygulamaların denetlenmesi; sahadan toplanarak işlenen verilerin istatistiklere ve politikalara dönüştürülmesi; KİT’ler eliyle doğrudan üretimin gerçekleştirilmesi gibi kalkınmanın her aşamasında etkin rolü bulunan kamu kesimi daha yenilikçi ve öncü rol almalıdır.
- Yönetişimin lideri olarak kamu kesiminin piyasa oluşturan, piyasaya öncülük eden, proaktif şekilde süreçleri koordine eden bir yaklaşımla, ülkemizin özgün unsurlarının (coğrafya-kültür, sosyal yapı vs.) çerçevesinde yepyeni bir kalkınma modelinin oluşturulmasında alacağı rol üniversite-kamu-özel sektör iş birliği için temel teşkil etmektedir.
- Kamu kaynaklarının kalkınma noktasında verimli ve etkin kullanılması için performans ölçümleri yapılmalı; ödeneklerin, doğurduğu etki ve hedef açısından kalkınmaya nasıl bir katkı sunduğu tespit edilmeli, etki analizleri yapılmalı ve denetimi gerçekleştirilmelidir.
- Fikirden mamul ürüne kadar üretimin bütün süreçlerinde teknolojik ve sınai bağımsızlığın sağlanması elzemdir.
- Kalkınma hedeflerini tutturacak ve de yenilikçi kalkınmayı sağlayacak ekosistemin üç bileşeni olan üniversite-özel sektör-kamunun birbiriyle daha sıkı, uyumlu ve verimli çalışması sağlanmalıdır.
- Üniversitelerde üretilen bilginin inovasyona dönüşümü ve daha katma-değerli bir şekilde ticarileşmesi için kamu-üniversite-sanayi kesimlerinden oluşan üçlü sarmal yapının tümünü kapsayacak ve ulusal inovasyon sisteminin topyekûn etkinliğini artıracak düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
- Sözleşmeli istihdam, liyakat-kariyer sistemindeki sorunlar ve toplu sözleşme düzenindeki aksaklıklar gibi kamu görevlilerini zayıflatarak kalkınma sürecindeki verimliliğini düşüren ve sürekliliği olumsuz etkileyen problemler giderilmeli, kamu görevlilerinin niteliği ve kalkınmaya katkıları artırılmalıdır.
Kalkınmacı devlet anlayışı
Sonuç olarak; sanayileşme olmadan kalkınmadan bahsedilemeyeceği için teknolojik gelişim ve katma-değerli üretimi odağına almış bir “kalkınmacı devlet” anlayışına ihtiyaç vardır. Sanayileşmiş ülkelerin standardına ulaşmak için özel sektörün faaliyetlerinin satın alma politikalarından ihale sistemine ve Ar-Ge faaliyetlerine değin her alanda ve her düzeyde desteklenmesi, sorunlarının çözülmesi ve yenilikçi sınai üretim için yüreklendirilmesi gerekmektedir. Özel sektörle iş birliği içinde olan ve onu destekleyen üniversiteler ve kamu kesimiyle birlikte topyekûn ve daha eşitlikçi bir kalkınma sağlanabilecektir.
Ülke olarak kendine özgü şartları ile planlanan, sürdürülebilir, yenilikçi, işbirlikçi ve kapsayıcı büyümenin yolu; değerleriyle barışık ve bilimsel bilginin girişimci ruhla birleştirildiği sağlıklı bir üniversite sisteminin, üretilen bilgiye yönünü dönmüş ve yenilikçi bir anlayışla ürününü ticarileştiren özel sektörün ve ehliyet ile liyakat ilkesinin yeniden inşâ edildiği bürokratik yapının tesisinden geçmektedir. Profesyonel eğitimin ilk halkası olan öğrencisinden başlayarak, akademisyen, iş insanı, politikacı, bürokrat, kamu personeline kadar tüm çalışanların niteliğinin artırılması ve tam kalkınma yolunda küçük-büyük demeden her unsurun etkin bir güç olduğu bilincinin edinilmesi/edindirilmesi ulusal kalkınma için temel teşkil etmektedir. Bu temele dayanarak tüm gücünü etkin bir şekilde kullanan ve ulusal kalkınmasını başarıya ulaştırmış bir Türkiye’nin dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girerek 21. yy.’ın en önemli güçlerinden biri olacağı unutulmamalıdır.