Sanayileşmenin Anahtarı Devlet ve Özel Sektörün Elinde
Son günlerin en çok gündeme gelen başlığı ‘Enerji’, tüm yönleriyle OSTİM’de masaya yatırıldı. OSTİM Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, OSTİM Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Kümelenmesi, Ostim Teknopark A.Ş. ve Center for Energy and Value Issues (CEVI) iş birliğiyle düzenlenen 7. Uluslararası Enerji ve Değer Konferansı’nda, yerli ve yabancı uzmanlar, sanayiciler ve akademisyenler; ‘Enerji Projeleri ve Ekonomisi’, ‘Enerji Projelerinin Finansmanı’, ‘Enerji Verimliliği’ ve ‘Enerji Üretiminde KOBİ’lerin Rolü’ konuları tartışıldı.
OSTİM OSB’nin ev sahipliğinde düzenlenen konferansın açılışı Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, OSTİM Teknik Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Orhan Aydın, CEVI Başkanı Prof. Andre Dorsman, akademisyenler, sanayiciler ve çok sayıda sektör temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi ve CEVI Başkan yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Baha Karan etkinlik hakkında bilgiler verdi. 2007 yılından bu yana her iki yılda bir düzenlenen konferansın, daha önce Amsterdam, Chicago, İstanbul, Groningen ve Kıbrıs gibi dünyanın çeşitli yerlerinde organize edildiğini kaydeden Karan, “Ülkemizin enerjide kaynak bağımsızlığı, şüphesiz en önemli güncel sorundur. Ülkemiz konum itibari ile doğal bir enerji dağıtım merkezi olmasına rağmen etrafımızda gerçekleşen siyasi gelişmeler bizi sıkıntıya sokmaktadır.” dedi.
Yakında başlayacak olan ABD’nin İran ambargosu ve Doğu Akdeniz’de yürütülen ekonomik ve teknik olarak fizibıl olmayan ve Türkiye’yi dışlayan boru hattı projelerini önemli sorunlar olarak gösteren tecrübeli akademisyen, şunları paylaştı: “Sonuç itibari ile enerji piyasaları ve enerjinin finansmanı konusuna odaklanan 7. Uluslararası Enerji ve Değer Konferansı’nın temel amacı; dünyada ve Türkiye’de enerji piyasalarının geliştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve özellikle finansmanı konusunda yapılan çalışmaları desteklemektedir. Bu kapsamda ülkemizin enerji politikalarının oluşturulması ve geliştirilmesine önemli katkı vermesi beklenmektedir.”
CEVI Başkanı Prof. Andre Dorsman, kar amacı gütmeyen bir vakıf olduklarını ifade etti. Dorsman, “CEVI’nin 100’den fazla aktif üyemiz var. Üniversite üyeleriyle ve uygulayıcılarla iş birliği yapıyoruz. Bu anlamda, bu iki grup arasında bir bağ oluşturuyoruz.” dedi.
“Kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılamalıyız”
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, “OSTİM olarak biz enerjinin global piyasa içerisinde yerel olarak bir tarafıyız. Enerji üretiminden bütün zincirin tamamını yöneten, üreten bu piyasaları takip eden bir ağımız var. Organize Sanayi Bölgeleri Türkiye’de enerji lisansları kullanabilen bir yapıya sahip. Bu nedenle sadece kendi bölgemizde biz enerjiyi dağıtıyoruz, 7 bin 500 civarında abonemiz var. Bunların bütün iş ve işlemlerini OSTİM OSB olarak yapıyoruz.” dedi.
Ülkemizin enerji alanında dışarıya bağımlı olduğunu bildiren Aydın, şöyle devam etti: “Bunu çok iyi görmüyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılamak zorunluluğunun farkındayız. Bu anlamda da bölgemizdeki firmalarımızı bir araya getirerek, yenilenebilir enerji ile ilgili bir kümelenme faaliyeti gerçekleştirdik. Firmalarımızla beraber Türkiye’de rüzgâr, güneş, hidrojen enerjisi, enerji verimliliği ve bütün enerji dallarında yenilenebilir enerjinin daha çok hayata girmesi konusunda da çaba sarf eden ve bunların ürünlerini yerli olarak üretme çabası gösteren bir faaliyeti de sürdürüyoruz.”
OSTİM’in dönüşümü: İmar planı
Ostim Teknopark’ın, tamamen yenilenebilir enerji ve temiz teknolojilere odaklı yönüne dikkat çeken Orhan Aydın, bölge olarak katkı verdikleri ve yönettikleri enerji projelerine örnekler verdi: “Türkiye’de rüzgar türbini ile ilgili yapılan yerli çalışmanın aynı zamanda hamisiyiz. MİLRES Projesi’nin başlangıç noktası olarak OSTİM Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Kümelenmesini söyleyebiliriz. Bunun dışında da OSB olarak daha ileri bir noktamız, hedefimiz, gelecek tasarımımız şu; bu bölgeyi tamamen temiz enerjinin üretildiği çatılarında tamamen güneş panelleriyle kendi enerjisini üreten kendi enerjisini kullanan bir bölgeye dönüştürme anlamında bir projemiz var. Buna uzunca bir süredir emek veriyoruz. İmar planımızı tamamen buna göre değiştirmiş vaziyetteyiz. İmar planımızın dip notu şu şekilde; burada yapılacak her bina, tamamen temiz enerji, enerji verimliliği ve güneş panelleriyle kendi enerjisini üretebilecek şekilde tasarlanmak, üretilmek ve yapılmak zorunda. Bunu hassasiyetle takip ediyoruz. Bölgemizde gelecekte tamamen çatılarında güneş panellerinden enerjisini üreten ve kendi ürettiği enerjiyle ve temiz teknolojilerle, teknolojik üretimler yapan bir bölgeye dönüşmesi için bir hedefimiz var. Bunu gerçekleştirme yolundayız.”
“Türkiye ekonomisi doğal kaynağa dayalı bir ekonomi değil”
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, gelişme yolundaki ülkelerde kalkınma ile beraber sanayinin kapsamının ve yapısının farklılaştığını, teknolojik düzeyinin yükseldiğini, hizmet ve ticaret sektörlerinin göreli konumunun iyileştiğini belirtti. Gelişme yolundaki Türkiye de bu süreçten geçtiğini vurgulayan Özdebir, “Yıllardır sanayicilik yapan biri olarak üretimi bir kültür olarak görüyorum. Çevremizdeki ülkeler ile karşılaştırıldığında Türkiye’de bu üretim kültürünün oldukça gelişmiş olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye ekonomisi doğal kaynağa dayalı bir ekonomi değildir. Bazen keşke doğal kaynaklarımız olsaydı dediğimiz oluyor ama iktisat literatürü göstermiştir ki, doğal kaynağın olduğu ülkelerde görülen ‘doğal kaynak laneti’, bu ekonomileri pek çok durumda geriye götürmüştür.” ifadelerini kullandı.
Enerji kaynakları sınırlı olan ve enerjide dışa bağımlı olan Türkiye büyüyebilmek için üretim yaptığını ve ürettikçe imalat kültürünün geliştiğinin altını çizen ASO Başkanı, “Zor kazandığımız bu kültürü kaybetmeksizin geliştirmek için hepimize çok önemli görevler düşmektedir.” dedi.
“Yenilenebilir enerji öne çıkacak”
Son 10 yılda enerji alanında atılan önemli adımlara rağmen halen enerjide değer üretmek adına Türkiye’nin gidecek çok yolu bulunduğunu söyleyen Nurettin Özdebir, şu hususlara işaret etti: “Öngörülerin gerçekleşmesi durumunda, yenilenebilir enerji dünyanın en hızlı büyüyen enerji kaynağı olarak öne çıkacaktır. EPDK tarafından yapılan düzenlemeler sonrasında Türkiye’nin de bu alanda daha iyi bir noktaya geleceği kanaatindeyim.
Bildiğiniz üzere enerji politikası regülasyon, liberalleşme ve rekabet üçgeninde kurgulanan bir alandır. Türkiye başta elektrik olmak üzere kimi enerji alanlarında serbestleşmeye yönelik attığı adımlar sonrasında rekabeti tesis etmek adına düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Ancak geldiğimiz noktada, piyasa koşullarının rekabetçi yapıyı desteklememesi durumunda serbestleşmenin istenilen sonuçları doğuramayacağını söylemek mümkündür. Hiç kuşkusuz enerjinin tüm alanlarında nihai hedef liberalleşme ve sonrasında rekabetçi pazar yapısı olmak durumundadır. Ancak enerji sektörünün bir takım özellikleri bu hedefi zorlaştırmaktadır. İlk yatırım maliyetinin yüksek olması, kara geçebilmek için yüksek seviyede yatırım gerektirmesi, pazardan çıkmanın maliyetinin yüksek olması, fiyat ve talepteki belirsizlik pazarın en önemli aksaklıklarıdır.
Bu türden bir pazar yapısı içerisinde regülatör otoriteler koydukları kurallar ile öngörülebilir, adil bir pazar yapısı tesis ettikleri sürece pazardaki özel sektör oyuncuları için önemli bir hareket alanı olabilmektedir. Ancak kuralların sürekli değiştiği, değişimin pazarı liberalize etmek yerine kapattığı, öngörülebilir olmaktan uzak pazar yapıları bir yandan verimsizliği ve aynı zamanda etkinsizliği de beraberinde getirmektedir.”
“Sanayileşme tesadüfü değil”
Etkinliğin ev sahibi OSTİM Teknik Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, ‘Ulusların Yükselişi: İmalat, Ticaret, Sanayi Politikası ve Ekonomik Kalkınma’ hakkında bilgiler verdi. Yülek, imalat sanayinin önemine vurgu yaptı.
Yülek, “Sanayi bizim için çok önemli. Çünkü OSTİM Teknik Üniversitesi, yeni kurulan bir üniversitemiz. Türkiye’de 206 tane üniversite var bunların en yenilerinden. Temel çıkış noktamız, sanayi, sınai kalkınma, uluslararası ticaret ve tabi bu çerçeve içinde gerçek dünyanın içinde olan bir üniversite kurmak. Bütün sanayi kavramının temel girdisi enerji olduğu için bu konferansla da sanayi dediğimiz şey yakından ilgili. OSTİM Teknik Üniversitesi gerçek dünyanın, ticaretin içinde olmak isteyen bir üniversitemiz.” dedi.
Ulusların Yükselişi kitabımın içindeki ana fikirlere değinen Murat Yülek’in konuşmasından satırbaşları şunlar: “Bugünkü konumuzun üç ana unsuru var. Bunlardan birincisi, hepimizin bildiği muhtemelen de ikna olduğu yeni bir fikir değil bu. İmalat sanayinin halen çok kritik öneme sahip olduğu birincisi bu. Yani imalat sanayi önemlidir. İkincisi yine eski bir fikir, ama muhtemelen buradaki katılımcıların ikna olduğu bir fikir. Fakir ülkeler, yoksul ülkeler, kişi başı gelirin düşük olduğu ülkeler. Bunları düşük gelirli ve orta gelirli ülkeler olarak adlandırıyoruz. Daha üst gelir seviyelerine çıkabilmeleri için mutlaka sanayileşmeleri gerektiği. Olmazsa olmaz olduğu sanayileşmenin.
Üçüncüsü, sanayileşmenin kendi başına olmadığı, tesadüfi olmadığı. Eğer oluşursa belli bir noktada tıkandığı fikri. Bu biraz yeni bir fikir sayılabilir. Bu fikirden hareket ederek şöyle bir sonuca da ulaşılabilir. Eğer sanayileşme gerekliyse zenginleşmek için ve kendiliğinden oluşmuyorsa sanayileşmek için birşeyler yapmak lazım fikri çıkıyor. O halde sanayileşmek için kimin ne yapması lazım fikri ortaya çıkıyor. Burada da iki tane aktör var. Birincisi devlet, ikincisi özel sektör şirketler. İkisi de kendi üzerine düşeni yaparsa gelişmekte olan bir ülke sanayileşerek gelişebilir ve kişi başına gelirini yükseltebilir.
Devletin üzerine düşen göre; doğru politikaları oluşturmak. Özel sektörün üzerine düşen görev de koşmak. Düzgün bir şekilde, profesyonel bir şekilde koşmak. Eğer biz şuan çok popüler örnek olan Kore üzerinden gidersek veya benim başka bir favori örneğim İsveç veya Almanya dersek ikisinde de devlet üzerine düşeni yapmış. Özel sektörün de üzerine düşen görevi büyük ölçüde yerine getirdiği bu kombinasyonu sayesinde de o ülkelerin çok hızlı bir şekilde kalkındığını görüyoruz.”