Orta Gelir Eşiği Güçlü KOBİ’lerle Aşılır
11. KOBİ Zirvesi bu yıl “KOBİ’lerin Orta Gelir Tuzağı’ndan Kurtulma Stratejileri” ana temasıyla toplandı. Zirve, Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı (TOSYÖV), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) işbirliği ile İş Bankası ana sponsorluğunda 12- 13 Mart 2015 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi.
OSTİM’in de temsil edildiği zirvede; üretimin, ticaretin ve hizmetin tüm alanlarında KOBİ’lerin yaşadığı sorunlara çözüm bulunması, Türkiye’nin büyümesinde ve kalkınmasında kalıcı başarıyı yakalamak için KOBİ’lere sürdürülebilir rekabet gücü kazandıracak yol haritasının çizilmesi hedeflendi.
Zirvenin açılış konuşmasını yapan TOSYÖV Başkanı Yalçın Sönmez, Orta Gelir’den kurtulma konusunun mikro ölçekten en büyük ölçeğe kadar, ekonominin bütün aktörlerini ilgilendirdiğini bildirdi. Düşük tasarruf oranı, düşen özel sermaye yatırımları, imalat sanayisindeki yavaşlama ve emek piyasasının kırılganlığının en başta KOBİ’leri olumsuz etkilediğini dile getiren Sönmez, “Çünkü KOBİ’lerin direnci zayıf. Bu alanlara yönelik reform ve uygulamalarda önceliğin KOBİ’lere verilmesini istiyoruz. Mantık öyle söylüyor ki; KOBİ’ler kendini Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtarabilirse, Türkiye de kurtarmış olur.” dedi.
“Üretim ekonomisi öne çıkıyor”
Gelişmekte olan ülkelerin, belli bir gelir seviyesine yükseldikten sonra ekonomilerini daha fazla ilerletmekte zorluk çektiğini vurgulayan TOSYÖV Başkanı, “Diğer bir deyişle, büyük ekonomilerin seviyesine yükselebilmek için gerekli olan ekonomik sıçramayı gerçekleştiremez ve tuzağa düşerler.” uyarısını yaptı. Yalçın Sönmez, Türkiye’nin dönüşüm gündeminin başlıklarını ise şöyle sıraladı: 1. Güçlü bir beşeri sermayeye ihtiyacı, 2. Kalkınmanın temeli; üretim, 3. Üretimde KOBİ’lerin rolü, 4. Yüksek teknolojili sektörlere itibar, 5. KOBİ’ler ve ileri teknoloji, 6. Kırsal kalkınmanın önemi
Yapısal Dönüşüm Programı ile üretim ekonomisinin yeniden öne çıktığını savunan Sönmez, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “İçinde olduğumuz kısır döngüyü kırmanın başka yolu da yok zaten. Kalkınma politikalarımız kapsamında; imalat sanayisinin gelişimini hızlandırabilir, ileri teknolojili üretimin oranını artırabilir, ihracatta gerekli olan ivmeyi yakalayabilir, gelişmenin temel dinamiği olan KOBİ’leri, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya yönlendirebilir ve bu faaliyetlere etkin destek sağlarsak, Orta Gelir’e takılmadan yola devam edebilir, 2023 hedeflerimizin birçoğuna ulaşabiliriz.”
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat İnce de Türkiye’nin Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulması için teknoloji ağırlıklı ve yüksek katma değerli üretim yapısına kavuşmasının, eğitim kalitesinin artırılarak genç nüfusun verimli istihdam alanlarına yönlendirilmesinin ve yapısal reformlara devam edilmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti.
“İhracatçı KOBİ’lere ihtiyaç var”
KOSGEB Başkanı Recep Biçer, KOBİ’leri işbirliğine teşvik ettiklerini ve küçük işletmelerin ancak bir olarak iri ve diri olacağını söyledi. Biçer, İşbirliği-Güçbirliği Destek Programı’yla KOBİ’leri büyümeye zorladıklarını bu sayede rekabet güçlerini artırabileceklerini anlattı. KOBİ’lerin Türkiye’nin cari açığını finanse etmekte önemli rol oynadığını, KOBİ’lerin ekonomiye olan olumlu katkısında KOSGEB desteklerinin de rolü olduğunu söyleyen Başkan Biçer, 81 ilde teşkilatlanarak tüm yurtta KOBİ’lere destek olmaya çalıştıklarını açıkladı.
KOSGEB Başkanı, “Büyürken cari açığı dengede tutmak zorundayız. İmalata önem veren KOBİ’lere ihtiyacımız var. Ürettiği ürünü ihraç eden KOBİ’ler yaratmak önemlidir. KOBİ’lerin büyük bir çoğunluğu henüz ihracatla tanışmamıştır. Bunun için ihracata ilk adım gerçekleştiren KOBİ’lere ‘lojistik destek’ adı altında yeni desteği çok kısa sürede devreye alacağız.” dedi.
Recep Biçer, ülke olarak ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulmak için KOBİ’leri büyütmek gerektiğine vurguladı: “İthalata daha az bağımlı olan, aynı zamanda imalat ve ihracata da önem veren KOBİ’lere ihtiyacımız bulunmaktadır. KOBİ’lerin orta teknoloji kapanından kurtulması için, ürettikleri ürünleri ihraç etmelerini, bu sayede cari açık vermeden büyüyerek orta gelir tuzağından kurtulmayı temenni ediyoruz.”
“ABD’de 28 milyon KOBİ var”
ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, ABD’de küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonominin omurgasını oluşturduğunu ve ülkesinde 28 milyon KOBİ bulunduğunu bildirdi. ABD’li diplomat, KOBİ’lerin, toplam işletmelerin yüzde 99’unu oluşturduğunu, KOBİ’lerin ABD’deki ihracatçıların yüzde 98’inin temsil ettiklerini ve istihdamın yüzde 85’inin KOBİ’ler tarafından sağlandığına dikkat çekti.
“Normalleşmeyi KOBİ’ye borçluyuz”
Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, KOBİ’lerin tüm dünyada ekonomiler için önemli olduğunu söyledi. Türkiye’nin 410 milyar liralık mal ticaretinin yüzde 45’ini KOBİ’lerin gerçekleştirdiğini anlatan Yıldırım, KOBİ’lerin yaklaşık 190 milyar dolar dış ticaret gerçekleştirdiğini hatırlattı. Ekonominin dinamizmi, sağlığı ve makro ekonomideki başarılarda KOBİ’lerin önemli olduğuna işaret eden Yıldırım, pek çok krizi hızlı şekilde aşmayı ve normalleşmeyi KOBİ’lere borçlu olduklarını ifade etti.
“Girişimciyi hayatın merkezine koymalıyız”
Zirvenin “2023 Vizyonu Bağlamında Fırsat ve Tehditler” başlıklı oturumunda konuşan Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Türkiye’de sorunu doğru tespit etmek gerektiğini belirterek, cazibe merkezi olma özelliğinin son dönemlerde kaybedildiğini kaydetti. Aradan geçen süre içinde bir büyüme hikayesi yazılmadığını ifade eden Özdebir, şu bilgileri verdi: “AB’ye gireceğiz diye reformlar yapıyorduk. Yabancı sermaye çekiyorduk. Şimdi ise yabancı sermaye çekemiyoruz. Özel sektörü teşvik edemiyoruz. Bu büyüme hikayesini yeniden canlandırmamız gerekiyor. Bunun için zihniyet değişimi olmalı.”
2000’li yılların öncesinde her şeyin devlet için var olduğunu hatırlatan Özdebir, “Devletim varsa ben varım denilirdi. Hepimizin amacı o devleti yüceltmekti. 2000’den sonra devlet asli görevine dönecek, kendi vatandaşıyla rekabet etmeyecek denildi. O zaman girişimciyi hayatın merkezine koymamız lazım. Bu girişimcinin iş yapmasını sağlamak ve para kazanmasını sağlamız gerekiyordu. Bunun için öncelikle Türkiye’deki tüm kurumların kurgusunun yeniden yapılması gerekiyor. Anayasa dahil ve bu kurguda işletme hayatın merkezinde olmalı. ABD bugün 16 trilyon dolarlık büyüme sağlayan bir ekonomi ile değil firmalarıyla güçlü. Bizim de iddialı olmamız için dünya ölçeğinde firmalar çıkarmalıyız.” dedi.
“Ekonomi büyümedikçe şirketler de büyümez”
Açılış gününün 2. oturumu “Finansal Çözüm Araçları” başlığında gerçekleşti. Oturum konuşmacılarından Kredi Garanti Fonu Genel Müdürü Hikmet Kurnaz, orta gelir tuzağına atıfta bulunarak “Kredi genişlemesi ile KOBİ’lerin orta gelir tuzağını aşması sağlanabilir mi?” sorusunu yöneltti. Dünyanın ilk 100 büyük ekonomisinin 51’nin şirketlere ait olduğunu aktaran Kurnaz, şirket cirolarının toplamının ülkelerin GSMH’dan yüksek olduğunu hatırlattı. Ekonomi büyümedikçe şirketlerin de büyüyemeyeceğini aktaran Kurnaz, şu görüşlere yer verdi: “Küresel ekonomi her tıkandığında icatlar ve buluşlar kurtuluş olmuş. İnovatif yaklaşım, icat ve buluşlar olmadığı zaman orta gelir tuzağı kaçınılmazdır. Orta gelir tuzağında şu an KOBİ’lerde mevcut yapımızı korumaya çalışıyoruz.” Kurnaz ayrıca imalatçı ?KOBİ????'lere yönelik kefalet limitini 2.5 milyon TL’ye yükseltildiği bilgisini paylaştı.
“Devlet üreticiyi desteklemeli”
Günün son oturumunda “Üniversite-Sanayi İşbirliği, Ar-Ge, İnovasyon” konusu masaya yatırıldı. Anadolu OSB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncay, “Devlet kendi üreticisini desteklemeli ve kendi üniversite-sanayicisi arasında işbirliğini sağlamalı.” dedi. Türkiye’de şirketlerin büyük kısmının yabancı şirketler tarafından istendiğinde el konulabilir durumda olduğunu savunan Tuncay, şunları söyledi: “Bugün ABD’de NASA diye bir kurum var. Bütçesi ABD bütçesinin yüzde 2’si kadar. Bu kurum ticaret yapmıyor. Sadece teknoloji geliştiriyor. Bugün üzerimize giydiğimiz yanmaz giysiler, telefonlar hep orada geliştirildi. Yani devlet yaptı ve üniversiteyi de içine sokarak Ar-Ge yaptırdı. İnovatif ürünler geliştirdi. ABD de aynı şeyi söylüyor; üretim yapmıyor ama ilişkileri sağlamada ana oyuncu.” Tuncay, devletin varını yoğunu üretime dayalı politikalara döndürmesi gerektiğini ileri sürdü.
“Hayalleriniz yoksa başaramazsınız”
Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü İsmail Yüksek, dünyadaki değişimin ana unsurunun bilim, teknoloji ve insan olduğunu hatırlatarak, “Bunlar varsa siz değişimi yakalamışsınızdır. İnsan olarak hayalleriniz yoksa başaramazsınız” dedi. Üniversite ile sanayinin ortak yanları olmadığını ifade eden Yüksek, önceliğin gelir getirecek noktalar olması gerektiğini savunarak, “Türkiye’de 180’e yakın Ar-Ge merkezi var. Bunlarda çalışan doktoralı eleman sayısı 180 tane değil. Doğru paydaşlar ve doğru projeler olmalı.” dedi.
“Sanayi politikamız olmalı”
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, sunumunu, “Orta gelir tuzağına niçin düştük? Ve neden bu tuzağın içerisindeyiz?” sorularıyla başlattı. Türkiye’nin kendi üretimini yapacak bir sanayi politikası olması gerektiğini söyleyen Aydın, üretim yapmadan sadece turizm ile kalkınmanın mümkün olmadığının altını çizdi. Sanayileşme sürecinde seferberlik ilan edilmesi görüşünü aktaran Orhan Aydın, “Ben 1975’te o heyecanı yaşayanlardan bir tanesiyim. Dikkat ederseniz Güney Kore’de de aynı yıllarda Samsung, Hyundai, LG kuruldu. 1975’den bahsediyorum. Türkiye’de tabi siyasi istikrarsızlıklar, savrulmalar oldu; sonuçta onların bir kısmına hayal denildi, bir kısmına siyasi yönüyle bakıldı. Her şeye rağmen Konya’da ki TÜMOSAN, Türk Traktör, Kayseri’de takım tezgahları üreten TAKSAN hayata geçti. Polatlı’da iş makineleri vardı, hurda fiyatına satıldı. Ve o tarihten itibaren de halen, “Türkiye orta gelir tuzağına niye düştü?” konusunu bu yüzden konuşuyoruz.” dedi.
OSTİM olarak yürüttükleri kümelenme projeleri ve başarılı örneklerinden de bahseden Aydın şunları kaydetti: “Halen daha basit ihtiyaçlarımızı üretemiyoruz. Rüzgar veya güneş tribünü, kendi raylı sistemlerimizi üretemiyoruz. Bunları üretmek için buluş yapmamıza gerek yok. Bunları üretmeden orta gelir tuzağından kurtulamayız. Otomotiv yan sanayi veya tekstil ile bu çıkışı sağlayamayız. Çünkü bu alanlarda katma değer yok. Biz ülke olarak işbirliğini ve emeğimizi satıyoruz.”
11. KOBİ Zirvesi’nin ikinci gününde yapılan oturumlarda; “Yüksek Katmadeğerli Üretimde Bilişim, Teknoloji, Standart, Kalite, Tasarım ve Marka”, “İhracat ve Sektörel Çıkış Yolları”, “Kamu Destek ve Teşvikleri” konuları ele alındı.
“İYİ FİKRİNİZİ SAKLAMAYIN!”
Zirveye Çağrılı Konuşmacı olarak katılan Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, ‘Küçük Balık Büyük Balığı Yer mi?’ sorusuyla sunumunu başlattı. Türkiye’de insanların araştırmadan hoşlanmadığını belirterek iş ilişkisinin de arkadaş ilişkisine dönüştürülmesi gibi bir erozyona neden olduğunu belirtti. “İyi fikriniz varsa saklamayın. Çürüyor.” diyen Alkin, işletmelerde temel sıkıntının da istihdam olduğunu belirterek, “Çok insan çalıştırmaktan ziyade; katma değer, ciro ve karlılık önemlidir.” vurgusunu yaptı.
Alkin'in sunumundan dikkat çeken başlıklar şöyle: 1. Malın değerini belirleyen artık arz değil: Talep. 2. Para değil değer yaratmak önemli, paranın üzerine değer yaratılmaz. 3. Yeni Paradigma: Şeffaflık/Maliyet Odaklılık/Özel Üretim/Algı Yönetimi/Teknoloji Kullanımı/Adalet