“Demokrasinin Çatısı Anayasa Üzerinden Kurulur”
“Hepimizi yakinen ilgilendiriyor”
Toplantının açılışında konuşan OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, “Şu anda ülkemizde bir referandum süreci yaşıyoruz. Bu süreç hepimizi yakinen ilgilendiriyor. Hepimizin geleceğine dokunan, gelecek nesilleri ilgilendiren bir karar sürecindeyiz. Bu nedenle biz, siyasi partilerimize ve bu konuda bizimle fikir paylaşmak isteyen herkese kapımızı açık tutuyoruz.
Cemil Çiçek Bey OSTİM dostu olarak her zaman yanımızda olmuştur. Her zaman toplantılarımıza dahil olmuştur. Hem bölgeyi hem bölgenin ve Ankara’nın sorunlarını en yakından takip eden değerli Başkanımızın teşrifi de bizi çok mutlu etmiştir. Kendisine çok teşekkür ediyoruz.” dedi.
“Memleket için taşın altına elini koyan, sanayicilerimiz oldu”
AK Parti Yenimahalle İlçe Başkanı Süleyman Alper İnceöz de şunları söyledi: “Sizlerin desteği her zaman bizim için çok önemli. Her zaman bu memleketin kalkınması için taşın altına elini koyan, sanayicilerimiz oldu. Ülkemizin büyümesi, refahı, kalkınması için her zaman sizler taşın altına elinizi koydunuz.”
“Vereceğiniz karar hepimizi bağlayacaktır”
TBMM Önceki Dönem Başkanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Cemil Çiçek, konuşmasının başında Türkiye’nin önemli bir karar arifesinde olduğuna işaret ederek, “Her şeyi bilmek sizin hakkınız. Sonunda da edindiğiniz bilgiler çerçevesinde bir karar vereceksiniz. Bu karar, Devleti de, Hükümeti de, hepimizi de bağlayacaktır.” dedi.
Cemil Çiçek sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim bu coğrafyada en son kurduğumuz devlettir ve inşallah ebediyete kadar da bu devletin vatandaşları olarak huzur, barış içerisinde hayatımızı sürdüreceğiz. Bu coğrafya da bizim en son vatanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iktidarlardan bağımsız olarak bazı sorunları var. İktidar kim olursa olsun. İsterse sağ parti, ister sol bir parti; ister birlikte, ister tek başına. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sorunlarıdır. Görev alan hükümetler bu sorunları mümkünse tümüyle ortadan kaldırmak, mümkünse ikinci plana itmek, tesirini azaltmak isterler.
“Çok şikayet edilip yürürlükte kalan başka anayasa yok!”
Kamu düzeninin bozulduğu bir dönemde, 12 Eylül darbesi, arkasından 1982 Anayasası yapıldı. Fakat şunu görmek lazım ki, tüm dünyada, bu kadar çok şikayet edilip de yürürlükte kalan bir başka anayasa metni de yok! Kabul edildiğinin ertesi gününden itibaren ‘bu elbise bize dar geliyor’ diye şikayetler başladı. Ve arka arkaya kısmi değişiklikler oldu. Bugüne kadar Anayasa metni üzerinde 20’den fazla değişiklik var.
“Her 14-15 ayda bir anayasa değişikliği gündeme gelmiş”
34 yıldır bu Anayasa yürürlükte, 20’den fazla değişiklik var. Demektir ki; bu ülkede her 14-15 ayda bir anayasa tartışması, anayasa değişikliği gündeme gelmiş. Aradan geçen bu 34 sene içerisinde 20’den fazla değişiklikle bu anayasanın artık Türkiye açısından önemli bir sorun teşkil ettiği bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının gündeminde olmuş, değiştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Meslek odalarının genel kurullarına katılırız biz. Oradaki o konuşma metinlerine bakarsanız, sorunlarınızın yanında; ‘Bu anayasa değişmelidir!’ cümlesi TOBB’unkinde de vardır, sendikaların, esnaf odalarının konuşmalarında, üniversitelerin açılışında vardır. Her yerde bu konuşulur. Ama bir türlü bir bütünlük içerisinde bir anayasa çıkaramadık. İhtiyaç hasıl oldukça bu arabanın bir parçasını değiştirmeye çalıştık. Ama bir türlü bu arabayla da Türkiye yoluna gidemiyor. Zaman zaman sıkıntılar çıkıyor. Evvela bu anayasanın yapılış tarzı sıkıntılı.
“Demokrasinin çatısı anayasa üzerinden kurulur”
Partilerin seçim beyannamelerinde var. 2001’de bir teşebbüsümüz oldu. Siyaset kurumu bir araya geliyor. Sıfırdan bir anayasa yapabiliriz diye. Ben de Meclis Başkanıyım. Meclis’te dört siyasi parti var. 25 ay uğraştık, Türkiye’nin her tarafını dolaştık. Herkesten görüş almaya çalıştık ama maalesef ancak 60 madde üzerinde anlaşabildik. Halbuki 180’in üzerinde madde var burada. İşin önemli kısımları duruyor. Türkiye’nin bir anayasa sorunu halen var olmaya devam ediyor.
Bağımsızlığımızı kazandıranlardan, Cumhuriyetimizi kuranlardan ve demokrasimizi bize, bu ülkeye bir hayat tarzı haline getirenlerden Allah razı olsun. Şehitlerimizi, gazilerimizi, kahramanlarımızı rahmetle ve saygıyla anıyoruz. Bunlar bizim son 100 yıl içerisinde en önemli kazanımlarımızdır. Siyasi kanaatimiz, düşüncemiz, dini yorumumuz ne olursa olsun bu üç kavram ve değer üzerinden her zaman hassasiyet göstermemiz gerekiyor; bağımsızlığımız, Cumhuriyet ve demokrasi. Demokrasinin çatısı anayasa üzerinden kurulur.
“Darbeler memleketi geriye götürmüştür”
Bir ülke ki, her 7 senede bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalıyorsa o ülkede istenen kalkınma da, gelişme de, refah da olmaz. Çünkü yıkılacak duvarın altına kimse oturmaz. Her darbe ya da darbe teşebbüsü bu memleketi en az 10, 15, 20 sene geriye götürmüştür. Onun için mevcut anayasada siyasetçiler; her şeyi kötü yapar, ona bir vasi tayin etmek gerekir. Bu anayasada siyasetçiler hep böyle, elinden tutulması gereken, yaptığı işlerin denetlenmesi gereken bir zümre olarak kabul edildiği için maalesef Anayasa’nın yasama, yürütme, yargı dengeleri arasında siyaset kurumunun aleyhine düzenlemeler olmuştur. Bu da Türkiye’yi yönetmede ciddi zorluklar çıkartmıştır.
“Millet de Devlet de güçlü olmalı”
Bu ülkenin milletinin de Devletinin de güçlü olması lazım. Çünkü bu coğrafya dünyanın en netameli coğrafyasıdır. Dünyanın huzurunu kaçıran 13 karışık bölgenin 11’i Türkiye’nin etrafındadır ve bu coğrafyada tarihe baktığımızda yalnız güçlü olan toplumlar ayakta kalabilmiş, zayıf düştüğü anda da kuvvetliler gelip onu ezip geçmiştir. Şurada toprağı üç-beş metre kazın altından geçmiş medeniyetlere, toplumlara ait eserler çıkar. Demek ki biz bu coğrafyanın en son sakiniyiz. İnşallah ebedi vatanımız. Kurduğumuz devlet de en son devlet bu coğrafyada. Bizim zayıf kalma, güçsüz düşme şansımız, lüksümüz yok. Buradan başka da gidecek yerimiz yok. Bir toplum, devlet nasıl güçlü olacak? Hükümet dediğimiz şey arabanın motorudur. Devleti bir arabaya benzetirsek, ''arabanın motorudur. Arkada kocaman bir dorse var, öndeki motor onu çekecek güçte, takatte değil. O nedenle evvela bu motoru güçlendirmek gerekiyor. Mesafe alabilmek; istenilen zamanda istenilen yere gidebilmek bakımından.
G20’nin ülkesiyiz; birinci ligde ama 17. sıradayız. Önümüzde 16 devlet var. Bunlara yetişebilmek, bunlarla boy ölçüşebilmek, bunlarla belli bir program, hedef üzerinde birlikte çalışabilmenin yolu, Türkiye’nin güçlü olmasından geçiyor. Hükümet güçlü değilse sıkıntılar çıkıyor.”
“Kamplaşmaya, kutuplaşmaya imkan vermemelidir”
Bir anayasa değişikliği geliyor. O değişiklikle ilgili televizyonlarda da dinliyorsunuz. Lehinde konuşan olur, aleyhinde konuşan olur. Hepsini saygıyla dinleyeceğiz. Bu anayasa değişikliği kati surette birbirimizin kırılmasına, incinmesine, kamplaşmaya, kutuplaşmaya imkan vermemelidir. İçinizden evet diyen de çıkabilir, hayır diyen de çıkabilir. Hepsi bu ülkenin vatandaşıdır. Bu değişiklik sebebiyle birbirimizi kırıp dökmememiz lazım.
Demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti hepimizin ortak değeridir. Devletimizin Başkenti Ankara’dır, problem yok. Dili Türkçe’dir, Milli Marşımız da İstiklal Marşı’dır. Şimdi ne değişiyor ki bunun üzerinden bir spekülasyon yapılmaya çalışılıyor.
“Bu milletin bir feraseti var”
16 Nisan; millet ne karar verirse eyvallah. Bu milletin bir feraseti, bir irfanı var, bin yıllık geleneğinden gelen. Biz ona inanıyoruz, her siyasetçi de buna inanmalıdır. Kaldı ki şu günlerde buna da herkes vurgu yaptığına göre önemli bir mesafe demokrasi de kat ettik.
16 Nisan’da bir karar verilecek. Burada oylanacak olan bir parti değildir; partiler seçime girmiyor. Hükümetler de değildir. 17 Nisan sabahı Cumhurbaşkanı, Hükümet, Meclis görevde 2019’a kadar. Biz 1950’den bu tarafa 18 genel seçim yaptık. 6 tane de referandum yaptık. Genel seçim konusunda daha kökleşmiş kültürümüz var. Ama halk oylaması konusunda henüz yeteri kadar bir birikim oluşturamadık. Ben halk oylamasını önemli buluyorum. Seçimler kadar hatta seçimlerden daha önemli buluyorum. Çünkü 50 yıl bir konuyu tartışmak yerine belli bir süre tartışıp sonra millete götürüp milletin kararını almak Türkiye’ye zaman kazandıracak. Bu yöntemi benimsememiz gerekiyor. Şu 30 yıl tartıştıklarımızın bir kısmını halka götürseydik halk çözerdi.”
Cemil Çiçek programının son kısmında OSTİM’deki firmaları ziyaret ederek, çalışmalar hakkında bilgiler aldı.