Haberleşmede Yerli ve Milli Ekosistem Arayışı
OSTİM’in ev sahipliğinde sanayi ve ticaret odaları, entegratör firmalar, telekom operatörleri teknokent yönetimleri, akademisyenler ve KOBİ’ler, Bilgi ve Haberleşme Teknolojileri Sektör İşbirliği ve Yerli Üretimin Geliştirilmesi İstişare Toplantısı’nda bir araya geldi.
Geniş bir katılımın sağlandığı programda Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) Başkan Yardımcısı Gazali Çiçek de yer aldı. Toplantıda sektör analizlerini yanı sıra firmalar da sunumlarıyla kendilerini tanıttı.
Toplantının moderatörlüğü, SinerjiTürk Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Raşit Gülhan ve Bilgi Güvenliği Derneği Sekreteri Mehmet Ali İnceefe tarafından yapıldı.
“Üretimi ön plana almamız gerekir”
Abdullah Raşit Gülhan, toplantının açılış konuşmasında, sağlıklı kalkınmanın en temel unsurunun üretim olduğunu belirtti. Ülkemizde 1930’lardan itibaren başlatılan güçlü iradenin arkasında, sanayileşme olgusunun yattığını dile getiren Gülhan, “Bugün, 1967’de temeli atılan üretimin kalbi noktası olan bir yerdeyiz. 1967’de OSTİM bir avuç girişimci tarafından kuruldu, böylesine devasa 5 bin 200 kişilik yer oldu. Bunun gibi ülkemizde birçok OSB var. Tarihte yaşananların tekerrür etmemesi için doğru noktada ders almamız gerekiyor. O dersleri almazsak tarih mutlaka tekerrür edecek. O hatalardan ders almazsak karşımıza tekrar tekrar gelecek. Bundan kaçınmamız mümkün değil. Üretimi ön plana almamız gerekir. Toplumların refah döngüsünde düşük üretim yapıyorsanız düşük, yüksek üretim yapıyorsanız yüksek gelir, yüksek istihdam yaratacaksınız.” dedi.
Abdullah Raşit Gülhan, uluslararası rekabette Ar-Ge ile üretimi buluşturmadan, rekabet öncesi işbirliğini kurmadan başarı şansının bulunmadığını kaydederek, birlikte sinerji yaratacak işbirliklerini oluşturmak istediklerini bildirdi.
“4.5G ihalesinde getirilen yerlilik şartı önemli bir fırsat”
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, dünyada kalkınmış ülkelerin kalkınma metodolojisine bakıldığında kümelenme olgusuyla karşılaşıldığını ifade etti. Bakanlıkların da bu konuya odaklandığını anlatan Aydın, “Türkiye’deki öncelikli, özellikli sektörlerden bir tanesi savunma. Türkiye, bu sektörde dünyanın yapamadığı birçok şeyi ülkede yaptı. Küçük işletmeleri, KOBİ’leri, sanayiyi çok önemsiyoruz. Ülkemizde 10 bin doları aşmanın başka yolu ve yöntemi yok. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na teşekkür ediyorum. Savunma sanayiinde yapılan işlerin arkasında Savunma Sanayii Müsteşarlığı var. Yıllardır verilen bir emek var ve onların yaptığı çalışmalar bizim OSTİM’deki KOBİ’mize kadar dokunuyor. Şu anda Müsteşarlığın Ar-Ge Dairesi ve Sanayileşme Dairesi OSTİM’deki KOBİ’nin ne yaptığının farkında. Çünkü içinde ve ne yaptığını takip ediyor ve o sektörü yönetiyor.” dedi.
4.5G ihalesinde getirilen yerlilik şartını ‘önemli bir fırsat’ olarak niteleyen Orhan Aydın, şöyle devam etti: “Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız 4.5G ihalesi yapılırken, çok önemli bir şeye imza atmış, bunun altını çok dikkatle çizmek istiyorum, bu çok kritik. Bu, yazıldığı gibi durmayan bir şey. ‘Yüzde 45 yerli sanayi tarafından yapılacak’ yazısı devrim niteliğinde bir yazı. Çok önemli. Biz bunu raylı sistemlerde yaşadık. Ankara Metro ihalesinde bir cümle; ‘bu yapılacak ürünlerin yüzde 51’i yerli sanayiciler tarafından yapılacak.’ Bu cümle, ulaştırma sektörünün Türkiye’de ve dünyada düzenini değiştirdi. Bütün yabancı firmaların Türkiye’ye olan bakışını, duruşunu, konuşma şeklini, firmalarla muhatabiyetini ve ilişkilerinin tamamını değiştirdi.”
“Bu sektörü ülkemize kazandırmalıyız”
OSTİM olarak bir cümlenin neleri değiştirdiğini çok net gözlemlediklerini anlatan Başkan Aydın şu hususlara değindi: “Dolayısıyla biz bu 4.5G olayı karşımıza çıkınca aynı manzarayı gördük. Dedik ki; ‘Allah razı olsun çok bilinçli birisi tarafından yüzde 45 yerli sanayici tarafından yapılacaktır.’ Stratejik olarak yazılmış bir yazı. Bunun arkasında hep beraber durmalıyız. Sadece ihaleyi verdiğimiz firmaların insafına ve ikramına teslim etmeden yapılması gereken ne varsa yapmalıyız. Bu teknolojiyi ve sektörü ülkemize kazandırmalıyız. Çünkü bu sektör, Türkiye’nin en çok para harcadığı bir alan. Neden savunmada yaptığımızı burada yapmayalım? Peki nasıl yapacağız?
Firmalar bireysel çabalarını gösterirler, rekabetlerini yaparlar ama bu yetmez. Önce firmalarımız bir araya gelecek. Bereket olmasını, sorunların çözümünü istiyorsak firmalarımız bir araya gelecekler. Daha sıkı network, daha sıkı işbirliği, birbirimizin ne yaptığından haberdar olacağız. Biz raylı sistemleri aynen böyle kurduk. Türkiye’deki bütün yetenekleri topladık, memlekette neler yapılabildiğini gördük.
Firmalar bir araya gelsin, bir işbirliği güç birliği networku oluştursun. Amacımız ve isteğimiz; bu sektörde ülkemiz rekabetçi bir duruş sergilesin ve bir yolculuğa çıksın. Gelecekte kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz yapabilecek bir teknolojik yolculuğa çıkalım. Bunu yapabiliriz. Bu önemli bir fırsat. Türkiye şu anda teknolojiyi, Ar-Ge’yi, 10 bin doları geçmeyi konuşuyor. Telekomünikasyonda biz bu çözümü üretmezsek Türkiye 10 bin doları geçemez.”
“Rekabet üretimle artar”
Bilgi Teknolojileri Kurumu Başkan Yardımcısı Gazali Çiçek de bir ülkede refahın ve yaşam standardının yükselmesi ancak rekabet gücünün artmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı.
Rekabet gücünün artması için ise üretkenliği artırmanın gerekli olduğunu bildiren Çiçek, “Üretkenliği artıran en önemli araç ise inovasyondur. Bu nedenle inovasyon, ülkeler için ekonomik büyümenin, artan istihdamın ve yaşam kalitesinin anahtarıdır. Ancak bu sayede, ülkenin ve toplumun kaynaklarının ürün ve hizmete dönüştürülmesi ve bu ürün ve hizmetlerden ekonomik ve toplumsal değer sağlanması mümkün olur. Yapılan araştırmalar, ülkelerin ihracat oranlarındaki artış veya iç talep artışı sayesinde ancak belli bir süre büyüyebildiklerini; bu büyümenin uzun vadeli ve sürdürülebilir olmasının ise ülkenin inovasyon performansına bağlı olduğunu ortaya koymaktadır.” dedi.
Ülkemizin ekonomik olarak gelişmesinin, özellikle yüksek teknolojili ürünlerin üretimi ve ihracatına bağlı olduğunu anımsatan Gazali Çiçek, “Dünya Bankası verilerine göre, ülkemizde yüksek teknolojili ürün ihracatı yüzde 1,8 civarında iken bu oran Almanya’da yüzde 16, ABD’de yüzde 18, Kore’de yüzde 26 seviyelerindedir. Elektronik haberleşme sektörünü genel olarak yüksek teknolojili ürünlerin kullanıldığı bir sektör olarak düşünecek olursak, 4.5G yetkilendirmesi ile ortaya koyduğumuz hedefin, imalat sanayindeki KOBİ’lerimizin sayısının artırılması ve özellikle yüksek teknolojili ürünleri üreten KOBİ’lerin geliştirilmesine yönelik bir adım olduğu daha net anlaşılacaktır.” ifadelerini kullandı.
Gazali Çiçek, inovasyon çabalarının, bireysel projeler üzerine odaklanmaktan bir adım ileri götürülerek işbirliğine dayanan bir sistem geliştirme ve onu devamlı kılabilme üzerine yoğunlaştırılması gerektiğine işaret etti.
“Kümelenme ile ilişkiler güçlendirilmeli”
Çiçek, “Ekonomimizi bir seviye ileriye götürebilmek için; yatırım imkân ve koşullarını iyileştirmek ve inovasyon sistemlerinin kurulmasına hız ve ağırlık vermenin yanı sıra; kümelenme çalışması gibi sıkı işbirliğine dayalı ilişkileri güçlendirip, etkinleştirecek sinerjinin oluşturulması da büyük önem arz etmektedir.
KOBİ’lerin ekonomimizin can damarı olduğunun ve ekonomimiz için öneminin bilincinde olarak, ülkemizin politika belgelerinde KOBİ’lere yönelik önemli hedefler belirlenmiştir. Kendi sektörümüz ile ilgili KOBİ’lerin desteklenmesi adına, mobil işletmecilere Türkiye’de ürün ve sistem geliştirmek üzere kurulan KOBİ’lerden alım yapma yükümlülüğü getirilmiştir.” Sözleriyle KOBİ’lerin öneminin altını çizdi.
Başkan Yardımcısı Çiçek, 3G ve 4.5G ihalelerinde yerli sanayiye ilişkin getirilen yükümlülükleri ise şöyle anlattı:
“3G yetkilendirmesi kapsamında mobil işletmecilerimize elektronik haberleşme şebekesine ilişkin (donanım, yazılım gibi) yükümlülük kapsamındaki yatırımlarının; En az yüzde 10’unu Türkiye’de ürün veya sistem geliştirmek üzere kurulmuş olan KOBİ niteliğindeki tedarikçilerden sağlama yükümlülüğü getirmiştik. İşletmecilerimiz bu yükümlülüklerini başından beri başarıyla yerine getirdiler. Böylece mobil şebekeye yapılan ciddi miktardaki yatırımların bir kısmının KOBİ’ler üzerinden alınması sağlanarak KOBİ’lerimizin bu sektörün bir parçası haline gelmesi sağlanmış oldu.
2015 yılında yapılan ihale sonucunda ise bir adım daha ileri giderek yetkilendirilen 4.5G işletmecilerimize, elektronik haberleşme şebekesine ilişkin yatırımlarının En az yüzde 10’unu, Türkiye’de ürün veya sistem geliştirmek üzere kurulmuş olan KOBİ’ler tarafından Türkiye’de üretilen ürünlerden sağlama yükümlülüğü de getirdik. Bu şekilde üretim ekosistemi oluşturma amacımıza erişmek için ikinci adımımızı atmış olduk.
İşletmecilerimiz ayrıca 4.5G kapsamında yapacakları yatırımlarının yetkilendirmeyi takip eden birinci yıl içinde en az yüzde 30, ikinci yıl içinde en az yüzde 40, üçüncü ve devam eden yıllar içinde en az yüzde 45’ini yerli ürünlerden temin etmek durumundalar.”
“Sektör fırsattan yararlanamadı”
Gelinen nokta itibariyle, yerli ürün yükümlülüğü açısından sektörün bu fırsattan yeterince yararlanamadığını bildiren Gazali Çiçek, konuşmasını, “İşletmecilerimiz, 4.5G yetkilendirmesi kapsamında yerine getirmeleri beklenen yerli ürün ve KOBİ’lerden tedarik etmeleri gereken yerli menşeli ürün oranlarında ilk yıl itibarı ile beklentilerin ve yükümlülüklerinin oldukça uzağında kalmış görünüyor. Ancak, Kurumumuzca bunun sebeplerinin araştırılmasına yönelik çalışmalarımız devam ediyor ve konunun takipçisi olacağımızı bütün tarafların bilmesini istiyorum.
Bu nedenle; gerek 4.5G işletmecilerince bahsi geçen yükümlülüklerin ilgili mevzuata uygun olarak yerine getirilebilmesi, gerekse de stratejik öneme haiz elektronik haberleşme sektöründe yerli ve milli bir ekosistemin oluşturulmasına ilişkin olarak, elektronik haberleşme sektöründe faaliyet gösteren firmalar ile işletmeciler başta olmak üzere bir girişimin başlatılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.” diyerek tamamladı.