“İthal Ara Malları Türkiye’de Yapılmalı”
OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, A Para Televizyonu’nda Murat Ovucu’nun sunduğu KOBİ Platformu programının konuğu oldu. Programda ilk olarak bölgenin tarihi ve günümüzdeki üretim ve proje kabiliyetinden bahseden Aydın, KOBİ’lere yönelik desteklere ilişkin soruyu yanıtlarken destek mekanizmalarının fonksiyonlarına yönelik mesajlar verdi.
“Destekler birbirini tamamlayıcı olmalı”
Son yıllarda özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesine ve teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik olarak ciddi çalışmalar olduğunu hatırlatan Başkan Aydın, ihraç edilen ürünlerin ara mallarındaki ithal girdilere dikkat çekti.
Aydın şunları söyledi: “Hemen hemen her konuda inanılmaz destek türleri var Türkiye’de ama bütün buna rağmen ihtiyaçlarımızı yurt dışından sağlamak zorunda kalıyoruz. Ara malı dediğimiz, ihraç ettiğimiz ürünlerdeki girdilerin birçoğunu yurt dışından getiriyoruz. Şu anda Bakanlığın ciddi bir çalışması var. Biz de önemsiyoruz; ara mallarının yerlileştirilmesine yönelik olarak çok ciddi bir çaba var. KOSGEB Başkanımızın çok güzel bir açıklaması vardı bir gazetede; biz bu açıkları kapatacak alanları destekleyeceğiz diye. Bu, çok önemli. Her şeyi desteklemek her şeyi yapmak durumunda da değiliz ama bizim özellikle teknolojik ürünleri ülkemizde yapabiliyor olmamız lazım. Bu, ithal ettiğimiz ara mallarını Türkiye’de yapabiliyor olmamız lazım. Desteklerin birbirini tamamlayıcı şekilde bütünlük içerisinde yapılması lazım. Son yıllarda buna da çok çaba sarf ediliyor. TÜBİTAK, KOSGEB, Kalkınma Ajansı, Ticaret Bakanlığı gibi bütün desteklerin birbiri ile konuşur vaziyette olması önem taşıyor.”
“Karar vericiler sahada olmalı”
KOBİ’lerin son yıllarda birçok destekten yararlandığına işaret eden Orhan Aydın, üretimin çok önemli ve zorlu bir süreç olduğunu vurguladı. “Takım, tezgah gibi birçok bileşenin bir araya getirilip üretim yapmanız, yaşamanız, gelişmeniz; hayatta ve ayakta kalabilmeniz gerekiyor. Bu, çok bileşenli ve başlıklı bir iş. Şimdi Türkiye’de en önemli, bizi tehdit eden konu; üretim mi yapayım yoksa yatarak para kazanayım.” diyen Aydın, üretim yapanların ayrı bir kategoriye konulması gerektiğini ifade etti.
Üretenlerin önüne kırmızı halı serilmesi gerektiğinin altını çizen OSTİM Başkanı şöyle devam etti: “Çünkü cidden bu insanlar, yük taşıyan, zahmet çeken insanlar. Bunların kıymetini çok iyi biliyor olmamız lazım. Bazen bir ‘aferin’ de teşviktir. Bunların sorunları ile ilgilenmek, yakınında durmak da bir destektir. Biz bunları çok önemsiyoruz. Şu an Türkiye’de mevcut yazılar, destek politikaları ve söylemlerin hepsi bunun üzerine kurgulanıyor. Ama bu, yüzde yüz sahaya iniyor mu, sokağa iniyor mu; buralar incelenmesi gereken konular. Bu konuşulanların birçoğunun sokağa inmediği zamanlar da olabiliyor.
Sanayi odaları, TOBB gibi birçok arada kurumlarımız var. Biz sorunlarımızı bunlar aracılığıyla yukarılara taşıyoruz. Bunu biraz tersine çevirip, direkt sorunların tespitinde bu tip kurumları otel salonlarında dinlemek yerine direkt sahaya inip, KOBİ’nin kapısından girerek; senin halin nedir arkadaş, sen burada ne yapıyorsun, nasıl yapıyorsun, ne istiyorsun, ne bekliyorsun? direkt muhatabı bulup sorunu oradan tespit etmek daha etkili olur diye düşünüyorum. Bu anlamda da bürokrasinin, karar vericilerin sahada olması lazım. Türk sanayisini, Türk KOBİ’lerini gerçekten keşfetmesi lazım. buralarda ben sorun görüyorum.
“Sanayici, üretiminin kamuda karşılığını görmek istiyor”
Zaman zaman buradan sorunlarımızı dile getiriyoruz. Özellikle karar vericiler, Türkiye’nin sanayi potansiyelini, üretim potansiyelini çok farkında olmayabiliyorlar. Bu özgüven oluşmuyor o zaman. Hemen oradan ithalata gidiyor. ‘Türkiye’de bunun yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, güvenemiyorum. Ne kadar yapıldığının farkında değilim.’ diyor ve hemen kağıdı kalemi alınca yabancıdan almak onun çok kolayına geliyor. Çünkü risksiz. Ona yabancıdan aldığı zaman kimse soru sormuyor. Yaptığı üretimin kamuda karşılığını görmek istiyor.”
Türkiye’de raylı sistemlerle ilgili olarak yerli üreticilerimiz oluştuğunu; hafif metro aracının, metro aracının, hızlı trenin üretilebildiğinin altını çizen Orhan Aydın, “‘Türkiye bunu neden dışarıdan alır?’ bu sorunun cevabını biz bulamıyoruz mesela. Niye dışarıdan alıyoruz? Türkiye’de bunu yapan firmalarımız, sanayicilerimiz varken biz bunu neden dışarından alıyoruz? Karar vericiler o firmaları gezmemiş, mahallinde gidip o firmaları tespit etmemiş. Şu anda da bir firmamız lokomotifleri dışarıdan getiriyor. Bakanlığa faks çekiyoruz. ‘Bu lokomotifler yerli yapılıyor. Eskişehir’de TÜLOMSAŞ’ta yapılıyor. Sen bunları niye yurt dışından alıyorsun kardeşim!’ diyecek bir mecra arıyoruz. Kamu alımlarında biz bunları gerçekleştiremezsek kime, nasıl satacağız? Burada kamunun satın alma politikası çok öne geçiyor. Yerel yönetimlerin, kamunun satın almada yereli ve yerliyi tercih etmesi çok önemli bir kaldıraç olarak önümüze çıkıyor. Bütün dünya bunu uyguluyor ama biz beğendiğimiz yerden, canımızın çektiği yerden hiç zahmete girmeden istediğimiz yerden alırız kardeşim diyoruz ve alıyoruz.” dedi.
“OSTİM’deki firmanın dünyada karşılığı var”
Programın son bölümünde, 23-25 Ekim 2018 tarihleri arasından OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) tarafından dördüncüsü düzenlenen uluslararası Savunma ve Havacılıkta Endüstriyel İşbirliği Günleri’ni (ICDDA) değerlendiren Orhan Aydın, sektörde gelinen başarılı seviyenin en önemli aktörü olarak Savunma Sanayii Başkanlığı’nı (SSB) gösterdi. SSB’nin sektöre sahip çıktığını, sorunları çözme konusunda politikalar geliştirdiğini hatırlattı.
Aydın, şunları söyledi: “Bindiğiniz uçakta OSTİM’in ürünü var. ‘Nasıl oluyor bu?’ dediğiniz zaman bunun arka tarafında Savunma Sanayii Başkanlığı’nın çabaları var. ‘OSTİM’deki KOBİ’ye bu firmaların ihtiyacı var mı?’ diye sorduğunuz zaman; evet var! ICDDA’daki sunumlarda bunu çok net gördük. OSTİM’deki firmanın dünyada bir karşılığı var. O nitelikte bir mal üretebiliyor, satabiliyor.
ICDDA’nın dördüncüsünü yaptık. 2 yılda bir yapıyoruz. Bütün dünyadaki ana sanayiler Türkiye’ye geliyor, Türkiye’deki bütün KOBİ’ler yine buraya geliyor. Tamamen hedef kitle, tamamen sektördeki oyuncular. Bu etkinliğin çerçevesinde iş insanları birbiriyle randevu alıyorlar. 5.700 iş görüşmesi yapıldı. İlk günde salonda bine yakın insan vardı. Firma sahipleri, askeri, sivil 60 ülkeden katılımcı geldi. Doğrudan doğruya iş yapmak üzere oluşturulmuş bir etkinlik. İş odaklı. Katılımcıların çoğunun geri dönüşünü bizzat dinledim; bu etkinlikte birçok görüşme sağladıklarını, görüşemeyeceği kişilerle orada görüşebildiklerini, belki günlerce randevu isteyerek ulaşamadığı insanları hemen yanı başından bulabildiklerini söylediler. Ülkemiz için ciddi bir katkı sağladığımızı düşünüyoruz.
Firmalarımız buradan çok yararlandılar ve yararlanmaya devam edecekler. Üçüncü etkinlik 15 Temmuz’dan sonra idi. Büyük çabalarla firmaları Türkiye’ye getirdik. Her etkinlikte katılımcı sayısı ve ilgi artıyor. Türkiye’deki KOBİ’lerin başarısını ortaya koyan somut bir örnek. Dünyadaki üretim yapan firmalarımızı görünce onlarla gurur duyuyoruz. Bir uçağa, tanka parça takmak kolay bir şey değil. Dünya bunu nasıl yapıyorsa OSTİM’deki firma da aynı şekilde yapıyor ve satıyor. Uyduda, uçakta, tankta, harp alanında bizim parçamız var ve bunu OSTİM’de firmalarımızla yapıyoruz.”
“ÜRETİM YAPAN KAHRAMANDIR”
Üretim yapan insanları ayrı bir yere koymamız gerekiyor. Oturarak, parasını bankaya yatıranla, tezgahının başında üretim yapanı ayırmamız gerekiyor. Bu ikisi aynı adam değil! Şu şartlarda üretim yapan tam anlamıyla kahraman. Dolayısıyla hepimiz onun etrafında dönmemiz ve bu insanların hizmetinde olmamız gerekiyor. Başka da çaremiz yok. Şu andaki faiz oranlarıyla bu insanların üretim yapması çok zor. Üstelik ana sanayiciler, altını çizerek söylüyorum; Dolar’la, Euro’yla verdiği işi Türk Lirası’na çevirme, riskleri küçük işletmeler atma gibi bir politikayı gündeme getiriyorlar. Kesinlikle bunun doğru olmadığını buradan söylemek istiyorum. Tam tersine; küçük işletmelerin, üreticilerin risklerini devlet olarak bizim almamız lazım. Onları yaşatabilmek için bütün o riskleri alması gereken yer küçük işletme değil. ‘Riskleri ben alıyorum; sen üret, sat ve bütün dünyaya ihracat yap.’ diyebilmemiz için onları asgari riskle baş başa bırakmamız lazım.
Yayın kaydını aşağıda izleyebilirsiniz.