TOSYÖV içini döktü
Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı (TOSYÖV) mütevelli heyet toplantısı yapıldı. Toplantıda TOSYÖV’ün yol göstericilikte daha etkin olması gerektiği vurgulandı.
TOSYÖV mütevelli heyeti Ankara’da toplanarak, faaliyet dönemini değerlendirdi. 2004-1005 faaliyet raporunun okunduğu toplantıda söz alan konuşmacılar kayıt dışı ekonomi, Çin’den yapılan ithalat, özelleştirme, CE işaretlemesi, istihdam ve işsizlik gibi konular üzerindeki görüşlerini dile getirdiler. Konuşmacılar, TOSYÖV’ün kimsenin “arka bahçesi” olmadan doğruları açık yüreklilikle savunması gerektiğini de vurguladılar.
TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Develi bundan böyle KOBİ’ler ve ekonomik gidişe ilişkin yaptıkları tespitleri açık yüreklilikle topluma ileteceklerini belirtirken, Başkan Yardımcısı Kutcebe Alptemoçin de TOSYÖV’ün kendi misyonunu KOBİ kavramını toplumun gündemine yerleştirerek yerine getirdiğini; TOSYÖV’ün söylemlerini paylaştığı başka kurumlar da olduğunu, o yüzden yeni ve gerçekçi önerilerle toplumun huzuruna çıkması gerektiğini savundu.
Hilmi Develi (TOSYÖV Başkanı):
Acı gerçekleri de söylemeliyiz
Türkiye’de güncel sorunlar var. Türkiye bunlara seyirci kalmamalı. 5084 sayılı yasa Türkiye’nin önünde handikap. Erdemir’in satışı handikap. Biz özelleştirmeye karşı değiliz. Ülkemizde hammadde sıkıntısının ne olduğunu biliyoruz. Ereğli Demir Çeliğin önemini biliyorum. Dolayısı ile Erdemir’in blok satışının Türkiye ekonomisi açısından ciddi problemler yaratacağını göz ardı edemeyiz. Burada TOSYÖV köşeli olmak zorunda. Bu şu demektir; makro ekonomik dengeler iyi olabilir, bazı kurumlardaki rakamlar olumlu gelişmeleri ifade edebilir. Ama mikro ölçekli işletmeler konusunda dengenin iyi kurulmadığını TOSYÖV olarak dile getirmeliyiz. İthalatta bir patlama yaşanıyorsa, ihracattaki sıkıntıları kamuoyuna yansıtmalıyız. Cumhuriyet tarihin en büyük ithalatı yaşanıyor. Hammadde değil, yarı mamul değil; tamamen mamul madde ithalatı söz konusu ve bu küçük işletmelerin en büyük çıkmazı olarak karşımıza çıkıyor. TOSYÖV olarak sadece toplantı yapmakla kalmamalıyız. Toplantılar sonrası bir deklarasyon yayınlama geleneği oluşturmalıyız. Çünkü son 2.5 yıl içinde kayıt dışı ekonomide % 4 artış olmuş. Garibanlara dokunmayın anlayışı ile bir yere gidilemez. Eleştirileri dinledikten sonra insanlar; “tamam, ama ne yapacağız” diye soru soruyorlar. Dolayısı ile biz kayıt dışı konusunda görüşlerimizi, önerilerimizi bildirmeliyiz
Bir diğer sorun çalışanlar üzerindeki vergi yükünün artırılması. Bunu da gündeme getirmeliyiz. Dünyanın en pahalı enerjisi bizde. Vergi karmaşası var. KOBİ’ler konusunda yetki karmaşası var. KOBİ’ler için gündeme gelen her sorun bir sonraki toplantıda yeniden gündeme geliyor. Toplantılarımızda biraz da acı gerçekleri söylememizin zamanı geldi. Çin’den gelen her gemi bir fabrikanın kapanmasına neden oluyor.
Yurt dışı alımlara ilişkin kampanya başlattık. Bir sonuç alamadık. Sanayi Bakanı geldi, çözüm üretiyorlarsa gündemde tutmak gerekir. Türk insanın hafızası zayıf.
CE konusunda sorun var. Önümüzdeki süre içinde TOSYÖV önceden olduğu gibi hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmaksızın, ama bir muhalefet odağı da oluşturmadan küçük orta ölçekli işletmeler adına geçekleri söyleyen yapıyı devam ettirmek zorundadır. Biz o zaman inandırıcı olabiliriz. Yoksa birileri rahatlayacak diye demeç vermenin doğru bir mantık olduğunu düşünmüyorum. Bugüne kadar yapmadık bundan sonra da yapmayacağız. İnandığımız bir çıkış noktası var; üretim, üretim, üretim. Bu konuda tüm kesimleri seferber etmeliyiz.
A.Kurtcebe Alptemoçin (Başkan Yardımcısı):
Türkiye’de yatırım yapılmıyor
Arama konferanslarında belirlenen bir vizyon tanımımız vardı. Şimdi pek hatırlanmıyor. Yıllardır bu salonlarda yer alıyoruz. KOBİ tanımı üzerine çok konuşuldu. Kavram ortaya çıktı. TOSYÖV başladığı misyonun birinci hedefini tanımladı. Türkiye’de artık herkes KOBİ’nin önemini anladı. TOSYÖV bunu anlatırken tek başına idi. Şimdi paydaşları var. Bankalar var, bilişim şirketleri var, KOSGEB var, dernekler var, TOBB var. Şimdi Türkiye’de hep beraber KOBİ diyoruz. Horozu çok olan köy gibi. Şimdi herkes KOBİ diyor. Ama biz TOSYÖV olarak misyonumuzun bir başka kısmını öne çıkarmak durumundayız. Paydaşlarımızla birlikte KOBİ’lerimizin yurt içinde ve yurt dışında sürdürülebilir bir rekabet ortamını yaratacağız.
Birlikte olmaktan söz ettik. Halk Bankası yeni bir takım veriler verdi. KOBİ verileri hakkında. KOBİ’lere ilişkin değerler değişti. Biz de değişmeliyiz. KOBİ’lere, devlete hedef verirken finans talepleri dışında da doğru veriler sunmalıyız. O döneme geldik. Dünyanın he yerinde KOBİ’ler ekonominin lokomotifi deniyor. Herkes KOBİ’lere soyut örnekler veriyor. Biz somut örnekler yaratabilmeliyiz. Hem kendi yöremizde hem genel düzeyde yöneticilere örnekler göstermek durumundayız ki, karar vericiler, politikacılar, kanun yapıcılar, “bir de bu yöntem varmış, bir de bu yolu deneyelim” desinler. Yoksa herkes KOSGEB tarafından yazılmış 28 sayfalık metni alır, değişik yerlerinden birisini tutup, hitap ederken, ‘KOBİ’ler çok önemlidir’ diye konuşma yapar. Bizim artık yapmamız gereken birleşip yurt içi ve yurt dışında gerçek platformlar yaratıp politikacıları yönlendirmek olmalıdır. Özellikle dar gelirli işletmelerde para azalıyor. Çok büyük sıkıntı çekiyorlar. Alış veriş kampanyaları bizi yanıltmasın; hep kredi kartları ile alıyorlar. O kart sarmalına girildi. İnsanlar mağdur oluyor. Türkiye’ye yatırım yapılmıyor. TOSYÖV misyonunu bitirmedi. KOBİ’leri içerde ve dışarıda güçlü hale getirmek, tanıtmak için yeni girişimlere aktif politikalara ihtiyacımız var.
Nazmi Kal (Ekonomi Yazarı):
Anadolu’nun üretmesi istenmiyor
Türkiye’de uzun yıllar ekonomi programcılığı yaptım. TOSYÖV içinde görev alırsam yararlı olmak isterim. Gözlemlerimin değerli olduğunu düşünüyorum. Tükiye çok zengin bir ülkedir. Herkesin bunu beynine yazmasını istiyorum. Yetenekli bir ülkedir. 25 yıl öncesinde kenar mahallede bıçak tamir eden bir kişi bugün 38 ülkeye yılda 608 ameliyat bıçağı ihraç ediyor. Çeşitli toplantılarda KOBİ’lerle ilgili bir çok sorun gündeme geliyor. Bana göre KOBİ’lerin iki yanlışı var. Birincisi ani büyüme. Birkaç kuruş kazanınca hemen kendilerini dev aynasında görüyorlar. İki şirket, üç şirket kuruyorlar, dördüncü şirkette batıyorlar. Bu çok önemli. İkincisi aile içindeki kavgalar dolayısı ile bölünüyorlar. Halbuki gümüz koşullarında ancak üretim rakamlarının büyümesi ile ayakta durabilirsiniz. Avrupa ile rekabette bu rakamları büyütemezseniz bölünerek rekabet edemezsiniz Türkiye’de maalesef sanayi korunmuyor. Sanayinin korunmasına ihtiyaç var. Her ülke sanayini koruyor. Türkiye’de yanlış bir politika var. İstanbul ithal eder, Anadolu tüketir mantığına gelindi. İstanbul Anadolu’nun üretmesini istemiyor. Sadece tüketici olmasını istiyor. Türkiye yabancıların eline geçiyor. Kendi ülkemizde patron iken işçi olmaya başlıyoruz. “Yapamıyoruz” sözü üzerine bir şey söylemek istiyorum; Atatürk 1930’larda İktisat Kongresi ile yeni bir ekonomik sistem oluşturup çimento, şeker gibi, bez gibi sanayileri kurarken Türkiye liselerinde 631 lise öğretmeni vardı. İlkokul mezunu bile olmayan merhum Celal Bayar bir banka kurmuştur. Türkiye’de yetişmiş insan ve gücü vardır, bu gücü kullanmasını bilmemiz gerekiyor.
Mehmet Akyürek (Sanayici):
Kamunun ithal malı alışkanlığı sürüyor.
Türkiye çok önemli bir değişim sürecinden geçiyor. Özellikle küçük işletmelerin ciddi sorunları var. Hızlı bir kapanma sürecine girdiler. Küreselleşen dünya ekonomisinde yer alıp, tutunmakta zorluk çekiyorlar. Sermayeleri dar, işleri yok, yüksek teknolojiye geçemiyorlar. Türk parası aşırı değerlendi. Tahsilatta sıkıntılarımız var. Kapanma sürecinde birçok kişi işsiz kalabilir. Sorun üst, orta ve büyük boy işletmelere yansıyacak. Küçük işletmeler bir okuldur gibidir. Büyük sanayinin yan sanayi tedarikçisidir, üretimdeki riski paylaşmış, sermayeyi tabana yaymışlardır.
Ostim’de bir traktör fabrikasının 60 tedarikçisi vardır. Yaşanan bir krizin küçüklere nasıl yansıdığını biliyoruz. Küçük işletmelerin kapanması sonucu ekonomide yaşanacak ciddi sıkıntının ne olacağını ortaya koymalıyız. İhracat ve ithalattaki açığın gittikçe büyümesi karşısında yerli üreticinin durumunu tekrar gözden geçirmeliyiz. Kamu alımlarında yabancı ürüne yönelik eğilim sürüyor. Alım şartnamelerine, ‘ithal yolu ile elde edilecektir’ diye madde konuyor. Bu ve benzeri sorunlarımızı kamuoyu önünde değişik platformlara taşımalıyız.