Milli Trenlerde Yan Sanayinin Rolü Netleşiyor
Demiryolu araçlarının “Devrim”inde işbirliği süreci başladı..
Eskişehir, tarihi bir buluşmaya tanıklık etti. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş.’nin (TÜLOMŞAŞ) ev sahipliğinde düzenlenen “Milli Yüksek Hızlı Tren İstişare ve İşbirliği Toplantısı”nda, özel sektör ve raylı ulaşım sistemleri kümeleriyle birlikte Milli Tren Projesi kapsamındaki işbirliklerinin belirlenmesi süreci başladı.
Bir süre önce kamuoyuna açıklanan ve büyük yankı uyandıran Milli Tren Projesi’nde yan sanayinin rolü netleşiyor. Adında da vurgulandığı gibi; “Milli” çizgide raylarla buluşmaya hazırlanan projenin en önemli aktörlerinden biri de yerli üreticiler olacak.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) koordinasyonunda, 2018’de tamamlanması planlanan projede; Yüksek Hızlı Tren’i Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ), Elektrikli ve Dizel Tren setlerini Türkiye Vagon Sanayii A.Ş. (TÜVASAŞ), Gelişmiş Yük Vagonlarını ise Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayi A.Ş. (TÜDEMSAŞ) üretecek. Üç kurum, üretim aşamasında en büyük desteği yan sanayiden bekliyor.
Projedeki son durumun ve özel sektörün yapabileceklerinin konuşulduğu “Milli Yüksek Hızlı Tren İstişare ve İşbirliği Toplantısı” raylı sistemlerin milli takımını bir araya getirdi. Toplantı, işbirliklerini belirleme sürecinin ilk adımı oldu.
“Devrim” arabalarının tasarımı ve üretimiyle, yerli ve milli sanayinin kilometre taşlarından biri olan TÜLOMSAŞ tesislerindeki organizasyona, çok sayıda kamu, özel sektör ve küme temsilcisi katıldı. Toplantıda, iki ayrı oturumdan oluşan panel yapıldı; yerli sanayinin projedeki yeri ve ana yüklenicilerin istekleri tartışıldı.
“Firma havuzu oluşacak”
İlk oturum olan “Yerli Demiryolu Sanayisinden Beklentiler” panelinde TÜLOMSAŞ Genel Müdürü Hayri Avcı, TÜVASAŞ Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk, TÜDEMSAŞ Genel Müdür Yardımcısı Bilal Tırnakçı, TCDD Demiryolu Araştırma ve Teknoloji Merkezi (DATEM) İşletme Müdürü Güven Kandemir konuşmacı olarak yer aldı.
Paneli yöneten TCDD Genel Müdür Yardımcısı ve Proje Yürütme Grubu Başkanı İsa Apaydın, yakın bir zamanda firma havuzunun oluşturulacağını, daha sonra kapasite ve kabiliyetlerin yerinde inceleneceğini bildirdi. Bu çalışmayla birlikte işbirliği alanlarının belirleneceğini söyleyen İsa Apaydın, özel sektörün çalışabileceği öncelikli alanlarını sıraladı, bugüne kadar yapılanlar, planlanan işler ve son durum hakkında da bilgiler verdi.
İsa Apaydın, İTÜ ve TÜBİTAK’ın katılımıyla çalışma konularının hazırlandığını, bunların; komponent geliştirme ve yerlileştirme faaliyetleri, konvertör ve CER motor tasarımı, CER kontrol sistemleri ve yazılımları, araçların teorik, yapısal, deneysel analizleri, yol testleri, gürültü ölçümleri, konfor ve tip testlerinden oluştuğu bilgisini paylaştı.
Apaydın ayrıca, 2018 yılına kadar olan araç ihtiyaç ve tiplerin tespit edildiğini, bütçelerin hazırlandığını, prototip üretimine yönelik takvim çalışmasının tamamlandığını, Proje Yürütme Grubu, buna bağlı olarak 4 ayrı Proje Grubu ve 33 adet Proje Koordinasyon Grubu’nun teşkil edildiğini anlattı.
“Başarıyı hep birlikte yakalayacağız”
TCDD Genel Müdür Yardımcısı Apaydın, son durum hakkında ise şöyle konuştu: “Konsept tasarım ve endüstriyel tasarım çalışmalarında tema seçimi yapılmış olup detay tasarım çalışmaları seçilen tasarım üzerine devam etmektedir. EMU, DMU konsept çalışmasında da tema seçildi; detay tasarım çalışmaları seçilen tema üzerinde devam etmektedir. Milli Yük Vagonu konsept tasarımı tamamlandı, platform tipi vagonda mühendislik ve tasarım çalışmaları sürüyor. 2017 yılı sonunda sizlerin de desteğiyle Milli Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin başarıyla sonuçlandırmak istiyoruz. İnşallah başarıyı hep birlikte yakalayacağız.”
“Sertifikasyonla ilgili eksiklikler var”
TÜLOMSAŞ Genel Müdürü Hayri Avcı ise kurum olarak karşılaştıkları problemlerin başında sertifikasyondan kaynaklanan problemlerin geldiğini vurguladı. Sertifikasyonla ilgili önemli oranda eksiklik olduğunu belirten Avcı, “Firmalarımız değişik standartları alıyor ama bunun sürekliliğini sağlamada yetersizlikler görüyoruz. Bu da bir şekilde ürünün kalitesine etki ediyor ve ürünle ilgili beklentilerimizi karşılamıyor. Bize Türkçe olmayan belgeler sunulabiliyor, ürün teslimi aşamasında zaman kaybı yaşanıyor. Sizlerin yaptığı son kontrol bizim giriş kontrolümüz olacağı için ikisi arasında bir denge olması gerekiyor. Artık bizim yan sanayimizin kurumsallaşması lazım. Yeterli eğitim ve bilgi altyapısına kavuşmalılar.” dedi.
Diğer panelistlerden TÜVASAŞ Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Öztürk ise “Biz şu anda DMU üretiyoruz. Asıl projemiz elektrikli tren seti üretmektir. Milli EMU projesinin tasarımı çözüm ortakları ile geliştirilecektir. TCDD, çalışmanın sonunda bogiler dahil özgün TÜVASAŞ projesine sahip olacaktır.” diye konuştu.
“Tasarım geliştirmeliler“
Gelişmiş Yük Vagonlarını üretecek olan TÜDEMSAŞ’ın temsilcisi olarak panele katılan Genel Müdür Yardımcısı Bilal Tırnakçı, 2000’li yılların başında özel sektörden destek alarak yan sanayiyi oluşturmaya başladıklarını ve ürünlerinin yüzde 80’ini tedarikçilerin ürettiğini anlattı. Milli Tren kavramının kendilerine heyecan verdiğini belirten Tırnakçı, kurum olarak yan sanayiden beklentilerini şu sözlerle paylaştı: “Türkiye’de eksikliğini hissettiğimiz tasarım konusunda kendilerini geliştirmelerini, yeni ve uluslararası kabul görmüş tren sistemi konusunda destek bekliyoruz. Demiryolu kalite yönetim sistemleri konusunda tedarikçilerimizin gerekli eğitimleri almaları, bilgi birikimine ulaşmaları ve kalite yönetim sistemleri konusunda kendilerini güncel tutmalarını istiyoruz. Bu konuda yatırım yapmalarını ve gelişmeleri takip etmeliler. Biz bir aileyiz. Bu ailenin bütün fertleri donanımlı ve güçlü olduğu zaman, uluslararası piyasada rekabet edebilecek, Milli Treni yapacak ve bunu da alnımızın akıyla uluslararası düzeyde sunabilecek bir noktada olacağız.”
DATEM İşletme Müdürü Güven Kandemir de, “Demiryolu sektörünün dışarıya bağımlı olmasının en önemli nedeni zamanında yeterli yatırımın yapılamaması, kendimize ait sistem ve teknolojilerin oluşturulamamasıdır.” dedi. Dünyada gelişmiş demiryollarına sahip ülkelerde sistematik araştırma ve çalışmalar yapan, teknoloji geliştiren araştırma merkezleri ve enstitülerin bulunduğunu dile getiren Kandemir, Milli Tren Projesi’nin sertifikasyon ve akreditasyon çalışmalarında aktif olarak yer aldıklarını ifade etti.
“Endüstriyel ekosisteme gidiyoruz”
Günün ikinci oturumu Çankaya Üniversitesi Rektörü ve Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi (ARUS) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç’in moderatörlüğünde gerçekleşti. “Yerli Demiryolu Sanayinin Milli Tren Projesine Yapacağı Katkılar” başlığını taşıyan panelde, milli ürün kavramı üzerine görüşler seslendirildi.
Panelden önce düşüncelerini paylaşan Prof. Dr. Ziya Burhanettin Güvenç, 2018’e kadar masada duran yoğun çalışma programına işaret ederek, iş planı ve takımların oluşturulması gerektiğini söyledi. Bu süreçte her bir parça için yetkin firmaların tespit edileceğini vurgulayan Güvenç, bu firmaların parçaların geliştirilmesinden sorumlu olacağını ifade etti.
İş planları çıktıktan sonra Türkiye’de bir tane küme olduğunun görüleceğini, ARUS ve RSK’nın birbirlerinin tamamlayıcısı olduğunu belirten Güvenç, “Teknik çalışmalara girildiği zaman göreceğiz ki; bu salonda olan herkese ihtiyacımız olduğu gibi bugün burada olmayanlara da ihtiyacımız var. Eksiklerimizi ve var olanları göreceğiz. İnşallah bu süreç bizi tek bir endüstriyel ekosisteme götürecek. Hepimizin bu kümede doğal olarak yer alması, bilgisini, becerisini ortaya koyması gerekiyor. Aksi takdirde bu güzel projeyi zamanında bitiremeyiz. Türkiye’de ne kadar firma varsa hepsinin işin içine girmesi gerekiyor, kamu kurumlarımızın işin içine girmesi gerekiyor. Başka çaremiz yok.” dedi.
“Değişim sürecinin başlangıcıdır”
Panelin konuşmacılarından Eskişehir Raylı Sistemler Kümelenmesi (RSK) Derneği Başkanı Mehmet Kenan Işık, “Önemli olan dünyaya satılabilir, ekonomik olarak rekabet edilebilir bir ürün ortaya koymamız.” görüşünü savundu.
Türkiye’de kümelenmenin son 5 yılda çok yoğun tartışılmaya başlandığının altını çizen Işık, “Bir takım şeyleri birlikte yapmak zorunda herkes. Yurtdışında bunların önemli örneklerini gördük. Türkiye’de bir çok kümemiz rekabet edebilirlik konusu fazında. Ama bundan daha fazlası kümelerin yenilikçi olması.” dedi.
Kümelenmenin ekosistem anlamını taşıdığını söyleyen Mehmet Kenan Işık, Türkiye’nin küresel rekabetçilik açısından önemli bir yol ayrımında bulunduğunu; bütün işletmelerin inovasyona dayalı rekabet modelini benimsemesi gerektiğini dile getirdi. Işık, şöyle devam etti: “Milli projeler 2023 hedefine giderken önemli. Bunun için üreteceğiz, ihracatı artıracağız. Niteliği yüksek sektörlerde küresel oyuncu olmalıyız. Bir yol haritası belirlenecek. Rol tanımlamalarının iyi yapılması lazım. Görevlerin belirlenmesi gerekli. Eşgüdüm ve koordinasyon da en önemlisi. Milli Tren Projesi’ni bir değişim süreci olarak görmeliyiz. Bunun sonunda hedefimizde ‘raylı sistem teknolojileri üreten bir sanayiye sahip olmak’ olmalıdır.”
“Ülkemizin çok büyük pazarı var”
Milli Tren’in amaç olduğunu belirterek sözlerine başlayan ARUS Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Sedat Çelikdoğan, “Tasarımı yaparsanız markasını bulursunuz. Tasarımı size ait değilse marka olamazsınız. Marka olmazsanız siz yoksunuz. Tasarım yaparken süreçlerden geçersiniz. İlk süreçte işbirliği yaparsınız, tasarım sizin olursa marka koyarsınız. Markanız yoksa dünyada 10’uncu sıralara gelmeniz mümkün değil.” dedi.
Türkiye’nin kabiliyetlerinin oldukça geliştiğine dikkat çeken Çelikdoğan, ülkemizin demiryolları ve raylı sistemlerdeki pazarına işaret ederek, marka çıkarma şansının yüksek olduğunu vurguladı. Sedat Çelikdoğan, “Milli markayı çıkarmak için istikrar lazım. Hükümetimizin 11 senede getirdiği istikrar dolayısıyla milli noktaya geldik ve projeler açıklandı. TCDD’nin projeleri, 20 senelik dönemde Türkiye pazarında muazzam iş olduğunu gösteriyor. Şehir içi ulaşımında da aynı. Bu, “Pazar bizde!” demek. Küme olarak marka çıkarmanın peşindeyiz. Marka çıkarmak devletin yanınızda olmasını gerektirir. Güney Kore ve Japonya’da büyük firmaların devlet yanında oldu. Ar-Ge ve kriz zamanında devlet yanınızda olacak.” diye konuştu.
Panelde Bozankaya adına Halil Söyler ve Durmazlar adına Soner Mutlu firmaları adına yaptıkları sunumda sektördeki konumlarını, üretim alanlarını Milli Tren’e yapabilecekleri katkılardan bahsettiler.
TCDD Fabrikalar Dairesi Başkan Yardımcısı Ahmet Eraslan, firma portföyü için yapılacak anketle ilgili konuştu. Mart ayının sonunda tamamlanacak anketin ardından Nisan ve Mayıs aylarında ikili görüşmelere geçileceğini ifade eden Eraslan, Haziran ayından itibaren işbirliklerinin başlayacağını bildirdi.
“Milli yazmak kolay değil!”
Panelde OSTİM adına değerlendirmelerde bulunan Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, projelere “Milli” ibaresini yazmanın çok kolay olmadığını, bunun çok anlamlı bir kavram olduğunu anımsattı.
Yerli katkı oranının Türk sanayisi için çok stratejik bir çıkış noktası olduğunu dile getiren Aydın, “Ankara’da Ulaştırma Bakanlığımız bir ihale yaptı. Ankara metrosunun yapımında “Yüzde 51 yerli katkı oranı olacak.” diye bir cümle şart koydu. RailTur Vagon A.Ş. CEO’su Halis Turgut, “Bu yüzde 51 ne kadar sihirli bir şeymiş. Almanya’ya gittiğimde firmanın dördüncü derecede adamlarıyla görüşüyordum. ‘Yüzde 51’ yazıldıktan sonra genel müdür ve yönetim kurulu başkanlarıyla görüştüm.” diyor. Yüzde 51 gerçekten sihirli; onu yazdığımız zaman, bütün yabancı firmaların Türkiye’ye gelişi, bakışı değişti. Biz onun için o kelimelerin arkasındayız. ‘Milli’nin arkasındayız, yerlinin arkasındayız.” şeklinde konuştu.
“Yan sanayiye de proje olmalı”
Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Savaş Özaydemir Milli Tren’le birlikte Yan Sanayi Geliştirme Projesi’nin düşünülmesi gerektiğini söyledi. Beyaz eşya ve otomotiv sanayinin bunu başardığını anımsatan Özaydemir, “Yan sanayi geliştirme projesi diye bir düşünce içinde de olmamız lazım bu kapasiteleri oluşturmamız, bu bilgileri oluşturmamız lazım ki kaliteli bir iş yapalım. Biz bu işleri yaparız. Ama bu işte çalışacak herkese ‘Devrim Arabaları’ filmini 4 kere izlemelerini öneriyorum. Oradaki iştiyak, arzu ve milli düşüncenin ardından ortaya bir ürün çıkmıştır.” dedi.
Projedeki 3 ana firmanın ihale sistematiği haricinde, bağımsız anonim şirket statüsüyle sermaye şirketleri şeklinde çalışmasını öneren ESO Başkanı, uçak motoru üreten TEI’nin istediğiyle gidip pazarlığı yapıp, sözleşme imzalayabildiğini belirtti. Savaş Özaydemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu bizim firmalarımız neden yapmasın? Bugün TAI ve burada temsilcisi olan firmalarda gayet net bir şekilde savunma sanayine iş yapıyorlar pazarlıkla uzun vadeli sözleşme ile. Unutmayalım bizi çelmeleyecekler çoktur, olacaktır. “Yapamazsın! Bu benim patentim diyeceklerdir. Buna biz kendi sektörlerimizde rastlıyoruz.”
Toplantıdan Notlar
• Standartlarda aynı dil konuşulmalı.
• Üretimdeki kalitenin sürekliliği için üreticiler kalite belgelerine sahip olmalı.
• Küresel oyuncu olmak için uluslararası kalitede tartışmaya açık bir nokta bulunmamalı.
• Kurumsallaşmaya önem verilmeli.
• Ürünlerin dünya pazarında satılabilmesi için uygun maliyet gerekli.
• Demiryollarında önemli bir komponent olan fren sistemi yerlileştirilmeli.
• Eğitim birikimi artırılmalı; bu konuda TCDD işbirliğine hazır.
• Dünya genelinde gelişmiş firmalar, tedarikçilerini belirlerken kendi denetimlerini sağlıyorlar. DATEM de, TCDD ve diğer kurumların tedarik zincirini kontrol edebilir.
• KOBİ’lerin proje geliştirirken Ar-Ge olarak desteklenmesi şart. Şu anda sadece ürün destekleniyor, süreçler desteklenmiyor.
• Milli Tren Projesi kapsamında üretilecek araçların yerli takım tezgahları veya sanayicileriyle imal edilmesi için düzenlemeye gidilmeli.
• Milli ürün kavramı çok önemli; bunu yazmak kolay değil.
YAN SANAYİDEN TEDARİK SAĞLAYACAK 3 ANA FİRMA
TÜLOMSAŞ: 1894 yılında kuruldu. Ana faaliyeti TCDD’nin lokomotif ve vagon ihtiyacını karşılamak olan TÜLOMSAŞ, çeşitli tipte lokomotif, demiryolu bakım aracı, bogili yük vagonu, çeşitli tipte dizel motor, alternatör, cer motoru, çelik ve pik döküm üretim kapasitesiyle Türk ağır sanayinin lokomotifi olarak hizmet veriyor. Bugüne kadar yaklaşık 707 adet farklı tipte lokomotif ve 7 bin 680 adet farklı tipte bogili yük vagonu üretimi gerçekleştirdi. Şirket, bunların onarımları ile diğer demiryolu araç ve gereçlerinin üretim ve onarımları da yapıyor.
TÜVASAŞ: 1951’de “Vagon Tamir Atölyesi” adıyla faaliyete geçirildi. 1986’da anonim şirket statüsü kazanarak TCDD’nin bağlı ortaklığı olarak yeniden yapılandırıldı. Bu tarihten itibaren Ar-Ge çalışmalarının da başlamasıyla tasarımdan üretime kadar TÜVASAŞ markası taşıyan araçlar yapıldı. 2003’ten bu yana yüksek bilgi birikimi, mühendislik çalışması ve ileri teknoloji gerektiren yarı mamul ve ekipmanlar yenilenerek dünya standartlarında üretim yapan bir fabrika haline geldi. 79.197 m2’si kapalı alan olmak üzere toplam 359.073 m2 alan içinde yıllık 65 vagon imalat ve 500 vagon onarım kapasitesine sahip. TÜVASAŞ’ın ürettiği araçlar hem yurtiçi yolcu vagonu ihtiyacına cevap vermekte hem de yurtdışından talep görüyor.
TÜDEMSAŞ: TCDD'nin kullandığı buharlı lokomotif ve yük vagonlarının onarımını yapmak gayesi ile 1939 yılında "Sivas Cer Atelyesi" adı altında işletmeye açıldı. 28 Mart 1986 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim Şirketi (TÜDEMSAŞ) unvanı ile TCDD Genel Müdürlüğü'nün bağlı ortaklığı olarak teşkilatlandırıldı. 418.000 m2’lik toplam alanı, 100.000 m2’lik kapalı alanı, yaklaşık 1500 uzman personeli ile Ortadoğu ve Balkanlar’ın en güçlü sanayi kuruluşlarından biri. TÜDEMSAŞ, ulusal demiryolu sektörünün faaliyet alanına giren ihtiyaçlarını karşıladığı gibi yurtdışına da yük vagonu ve yedek parçaları ile sanayi ürünleri ihraç ediyor.