Olmadığımız Pazar: Test, Gözetim ve Sertifikasyon
Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Koordinatörü Dr. İlhami Pektaş "2. Uluslararası Raylı Sistemler Mühendisliği Sempozyumu"ndaki sunumunda test, gözetim ve sertifikasyon alanında dünya ve ülkemizdeki durumu paylaştı. Pektaş, dünyada uluslararası tarafsız test, gözetim, muayene ve sertifikasyon konusunda çok büyük bir pazar bulunduğunu ve toplam cironun 200 milyar dolar olduğunu aktardı. Türkiye’de “uygunluk değerlendirme” hizmetlerinde yurtdışına giden miktarı 2 milyar dolar olarak açıklayan Dr. Pektaş’ın analizleri ilgiyle dinlendi. Sunumdan satır başları şöyle:
• Bu alanda en büyük kuruluş SGS. Geçen yılki cirosu 5,6 milyar dolar olan SGS; Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman ve İsveç ortaklığında kurulan, merkezi İsviçre’de bulunan bir kurum. İkinci sırada Fransız Bureau Veritas şirketi var ve cirosu 5,3 milyar dolar. Üçüncü sırada İngiliz firması İntertek bulunuyor; cirosu 3,3 milyar dolar. Dördüncü sıradaki Decra’nın (Almanya) ulaştığı ciro 2,6 milyar dolar. Beşinci sırada Alman TÜV-SÜD’ün yaklaşık cirosu ise 2,5 milyar dolar. Ardından gelen TÜV Rheinland şirketinin 2,2 milyar dolar’a ulaşan bir cirosu mevcut. Bir başka Alman kuruluşu TÜV Nord ile ABD menşeili Mood’s Corporation 2 milyar dolarlık ciroya imza attı. Onları 1.4 milyar dolar’la Lloyd’s Register Foundation, 850 milyon dolarla İspanyol Aaplus, 300 milyon dolar’la İsviçreli Cotecna izliyor.
• Listenin kalan kısmındaki şirketler ise şunlar: Kanadalı CSA, Norveçli DNV, İngiliz URS ve BSI, İtalyan RINA (İtalya), İsviçreli SWISS CERT, Amerıcan Quality, Trans Pasific, Germanischer Lloyd, Hintli ICRA. Görüldüğü gibi dünyada 200 milyar dolarlık büyük bir potansiyel var. Bu kuruluşlar yerinde gözetim ve belgelendirme yapıyor ve parayı da buradan kazanıyorlar.
• SGS 140 ülkede 1250 ofis ve 67 bin personel, Bureau Veritas 140 ülkede 900 ofis ve 50 bin personel, Intertek firması 100 ülkede 1000 ofis ve 30 bin personel, Decra 50 ülkede 800 ofis ve 25 bin personel, TÜV SÜD 50 ülkede 600 ofis ve 16 bin personel, Aaplus 40 ülkede 10 bin personel, Germanischer Lloyd 80 ülkede 176 ofis ve 7 bin 500 personel, Mood’s Corporation 18 ülkede 4 bin 500 personel ile tüm dünya ülkelerine yayılmış durumda.
• Tarafsız gözetim ve muayene pazarının büyüklüğünü görebilmek için ithalat-ihracat rakamının 1000/2’si alınıyor. Buna göre, Türkiye’nin geçen seneki ihracatı 152 milyar dolar, ithalatı ise 238 milyar dolar. Toplam 390 milyar dolarlık bir hacmin binde 2’si, 780 milyon dolar’a denk geliyor.
• Sertifikasyon belgelerinin pazar büyüklüğünü öğrenmenin de en basit yolu, o ülkedeki gayri safi milli hasılanın 1000/2’si alınmaktadır. Türkiye’nin geçen seneki Gayri Safi Milli Hasılası 786.3 milyar dolar. Bunun 1000/2’si yaklaşık 1,6 milyar dolardır.
• Türkiye’nin en büyüğü olan TSE’nin geçen yılki cirosu 110 milyon dolar. Diğer test, muayene ve sertifikasyon ihtiyaçlarını da eklersek Türkiye’de uygunluk değeri pazarının büyüklüğü yaklaşık 2.4 milyar USD, TSE ve Türkiye’de faaliyet gösteren yerli firmaların toplam 0.4 milyar USD’lık cirosunu çıkarırsak kalan 2 milyar doların bu hizmetler için yurtdışına gittiği ortaya çıkıyor. Kaldı ki Türkiye’de faaliyet gösteren firmalarında çoğunluğu SGS, Bureau Veritas, TUV gibi firmalar.
• Peki geri kalan 2 milyar dolar nereye gidiyor? Çoğunluğu yabancı sayılan şirketlerin kasasına giren bu kaynakla Türkiye’de 20 bin kişiye iş imkanı sağlanabilir.
• TSE’ye için niçin akreditasyon verilmiyor? Bu belgeyi almak için önce o akreditasyon kuruluşlarına üye olmak gerekiyor. Giriş ücreti 350 bin euro. Arkasından 30 bin euro da belge ücreti ödeniyor. Belge alındıktan imzalatılan taahhütname ile beş yıl boyunca o ülkelere mal satılmıyor. Bunun adı da serbest pazar… Aslında serbest pazar değil teknik engellerin olduğu bir pazar. Teknik engellerin hepsi hukuki kılıflara bürünmüş. Karşılığında sadece bi kaç tane Avrupa firması var. Bunların da cirosu 20 milyar dolar’ın üzerinde.
• Bir akar kaynak oluşturmuşlar ve bu pazara kimseyi almak, ortak etmek istemiyorlar. Örneğin, AB; CE belgesine ilk geçtiği dönemde TSE’nin verdiği belgeleri kabul etmedi. Bu nedenlerle Türkiye’nin 1.5 milyar euro’su Avrupalı uygunluk değerlendirme kuruluşlarına gitti. Daha sonra TSE’ye bu konuda onay kapısı açıldı. Böylece 40-50 bin euro’ya verdikleri belgenin maliyeti 6 bin euro’ya düştü. Bunun üzerine Avrupalı kuruluşlar da fiyatı bu seviyelere indirdiler.
• Diğer bir örnek; Akkuyu Nükleer Santrali’nin şartnamesine TSE’yle ilgili hiçbir madde bulunmuyor. Dolayısıyla 500 milyon dolarlık gözetim hizmeti dışarıdan alınacak gibi. Gözetimi yapan yabancı şirketler, kendi ülkesinin ürünlerini öneriyorlar ve kendi ülkesinin ürünlerine vize veriyorlar. Oysa bu işlemi TSE’nin yapması gerekirdi. Devlet ihale kanununda bu konuda da yerli firmaları koruyan şartlar olmalıdır.
• Gerek dünyada yaşanan standart savaşları gerekse bazı uygunluk değerlendirme alanlarında uluslararası akreditasyonun kasıtlı olarak zamanında verilmemesi nedeniyle hizmetlerin çoğu yabancı kuruluşlar tarafından yapılıyor.
• Türkiye cari açıktan yakınırken, ne yazık ki kimse, test, gözetim, muayene ve sertifikasyon gibi “Uygunluk Değerlendirme” hizmetleriyle yurtdışına giden 2 milyar doları görmüyor.