Stratejik Alanlar İçin Devletin Politikası Şarttır
Orhan Aydın - OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı
Enerji, bütün büyüme rakamlarından daha ileride büyüme zorunluluğu olan bir sektör… Türkiye’nin büyüme rakamları yüzde 3-4 ise enerjide bu yüzde 7 olmalı. Sanayileşme ve nüfus artışı gibi etkenlerle enerjiye yönelik ihtiyaç ve talepler sürekli artıyor.
Türkiye olarak enerji ihtiyacını kendi kendine yeten bir ülke değiliz; kendi imkanlarımızla çözemiyoruz. Hem birincil hem ikincil ihtiyaçlarımızın yüzde 85’ini yurtdışından alıyoruz. Kömürde, doğalgazda ithalatçıyız. Rüzgar enerji santralini, güneş panelini dışarıdan getiriyoruz. Bu yolla üretilen enerjiyle ülke ihtiyacını karşılıyor, milyar dolarları her yıl ödemek zorunda kalıyoruz. Nükleer santral projeleri geliştiriyoruz ancak onu da yine yabancı kaynaklarla ve teknolojiyle yapmak zorundayız. Özetle enerjide ne tarafa gitsek yurtdışına bağımlı bir ülkeyiz.
Bu, sürdürülebilir bir çözüm olarak gözükmüyor. Bir ülkenin gıdası, savunması ve enerjisi başkalarının insafına terk edilemez. Üçü de çok öncelikli ve stratejiktir. Türkiye kendi enerji ihtiyacını, teknolojisine sahip olduğu makinelerle üretmek zorundadır.
Yapılacak işler çok açık ve nettir: Hidrolik santrali, rüzgar enerji santralini, termik santrali, güneş panelini ve hücresini, atıklardan enerji üreten sistemleri ve jeotermal sistemleri kendi imkanlarımız ve teknolojimizle yapmalıyız.
Bu amaçla 1970’li yıllarda adımlar atılmıştır… “Sanayileşeceksek bu makinalar yapılmalıdır, yapılacaktır.” denilerek Türkiye Elektromekanik Sanayi (TEMSAN) kurulmuştur. TEMSAN kuruluş öyküsü ve felsefesine bakıldığında bugün de aynı sözler kullanılmaktadır. Ancak geçen sürede zaman kaybettik.
Bu atılımları yapmak için Türkiye artık beklememelidir, hızlı davranılmalıdır. Türkiye, bunu kısmen kalkınma planlarında ve öncelikli eylem planlarında tanımlıyor, gerekliliğini yazıyor. Diğer tarafta bunların hayata geçirilmesi konusunda gerekli eylem ve aksiyon gösterilmiyor. İlgili kurum ve kuruluşlar yazılanları sonlandırmıyor.
Kalkınma planları ve eylem planlarında yazılanlar yapılırsa bir yerinden başlanılmış olur. “Bunu özel sektör yapsın” denilirse; özel sektör bunu yapamaz. Piyasa ekonomisinde stratejik alanlar devletin politikası olmadan sonlanmaz. Devletin politikası gerekiyor.
OSTİM’in içinde bulunduğu coğrafyada çok somut bir örnek var: ASELSAN. Savunma sanayiinde ASELSAN neyi yapabiliyorsa TEMSAN da onu yapabilir. OSTİM’deki, Ankara’daki ve Türkiye’deki potansiyeli harekete geçirerek biz bu çabayı göstereceğiz. Bu networkun içerisinde TEMSAN önemli bir oyuncu, buna liderlik yapmasını istiyoruz.
Bölgemizde kurulacak Ostim Teknopark’ın teması da temiz enerjiye ve enerji makinelerinin üretimine odaklanmış durumda. Teknopark’ta; temiz teknolojiler alanında araştırma-geliştirme ve yazılım geliştirme faaliyetinde bulunmak isteyen yerli ve yabancı girişimci/şirketler için Ar-Ge ofisi, genç girişimcilerin istifadesine sunulmak üzere Kuluçka Merkezi ve Bölgede üretilen ürünlerin test ve kalibrasyon hizmetlerinin sağlanacağı laboratuvar alanları oluşturulacaktır.
“OSTİM görev almaya hazırdır”
Parça parça yapılmış çalışmalar, Ar-Ge faaliyetleri var ama bunlar yan yana getirilip ülkemizin ihtiyaçlarıyla buluşturulmalıdır. Bunu bekliyor ve istiyoruz. OSTİM görev almaya hazırdır.
Bir ülkeyi güçlü yapan, üretim gücüdür. Başkalarının tasarladığını üretmek güç kazandırmaz. Bilgiyi ve teknolojiyi üretime çevirmek gerekir. Kendi yaptığımız ürünleri önemsemezsek, yabancıların ürettiği ürünlerle kalkınmamızı sürdüremeyiz. Yerli üretimi çözmeli ve birbirimize yardımcı olarak kendi imkanlarımızla üretmeliyiz.
Dünya ile rekabette öne çıkmanın ve ülke refahını artırmanın yolu katma değerli, yüksek teknolojili üretimden geçiyor.
Sanayileşme ile ilgili farklı bir stratejik akıl üretmemiz gerekiyor. Teknolojisi yüksek ürün olan; rüzgar türbinleri, raylı sistemler, medikal cihazlar, enerji makinelerini dışarıdan satın alarak katma değer üretemeyiz.
Üretimin nitelikli hale gelmesi, marka çıkartmak için gelişmiş ekonomilerin yaptığı gibi davranmalıyız. Kendi üreticimizin önü açılmalı, onlara Ar-Ge ve inovasyon süreçlerinde sabır gösterilmeli ve destek sağlanmalı, uluslararası pazarlarda rekabet gücü geliştirilmelidir.
Bugüne kadar yaptığımız işlerden farklı bir şey yapmalıyız ki bugünkünden farklı bir sonuç çıksın. Sanayileşme paradigmamızı gözden geçirmeliyiz.