Üretimi Düşen Çelikte Tehlike Çanları
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) tarafından OSTİM Gazetesi’ne yapılan açıklamada, Türk çelik sektörü açısından 2015’in kayıpların derinleştiği bir yıl olarak geride kaldığı tespiti yapıldı. Son 3 yıl içerisinde üretimde yaşanan toplam düşüş yüzde 12.5 seviyesine çıktı. Yaşanan sıkıntıların temel nedeni olarak, ‘Çinli çelik üreticilerinin dampingli fiyatlarla dünya piyasalarına yönelmesi, maliyetlerinin altında fiyatlarla yaptığı ihracatın, fiyat seviyelerini önemli ölçüde düşürmesi’ gösterildi.
Türk çeliği, son dönemlerde adeta fırtınalı denizde yüzmeye çalışıyor. 3 yıllık veriler, yurtiçi çelik tüketiminde yüzde 21’e ulaşan artışa rağmen, yurtiçinde kurulu bulunan kapasitelerin kullanılamadığı ve Türkiye’nin 15 yıllık aradan sonra yeniden net çelik ithalatçısı konumuna geçtiğine işaret ediyor.
TÇÜD tarafından yapılan değerlendirmede, Çin faktörüne karşı birçok ülkede önlemler alınırken Türkiye’de henüz harekete geçilmediği belirtildi. 2015 yılını, çelik sektörü açısından kayıpların derinleştiği bir yıl olarak özetleyen TÇÜD, ham çelik üretiminin yüzde 7 oranında düşüşle 31.5 milyon ton seviyelerinde kaldığına dikkat çekiyor ve yaklaşan tehlikeye karşı uyarıyor: “İthalata karşı etkili bir önlem alınamamış olmasının, sıkıntıların derinleşmesine neden olduğu gözlendi.”
Tüketim büyüdü, üretim geriledi
Verilen bilgiye göre; 2013 ve 2014 yıllarının ardından, üretimin arka arkaya üçüncü yılında da gerilemesi ile son 3 yıl içerisinde üretimde yaşanan toplam düşüş yüzde 12.5 seviyesine çıktı. Sektörün kapasite kullanım oranı yüzde 62 seviyesinde kaldı. 19 milyon ton civarındaki kurulu kapasite değerlendirilemedi. 2015 yılında, Türkiye’nin çelik tüketimi ise yüzde 13 civarında büyüyerek oldukça güçlü sayılabilecek bir performans gösterdi. Son 3 yılda Türkiye’nin çelik tüketimindeki artış yüzde 21’e ulaştı.
İthalat artışı yüzde 40’ı gördü
2015 yılında sektörün çelik ürünleri ihracatı yüzde 7 civarında düşerken, ithalat ise yüzde 40 civarında artış gösterdi. Benzer trendin gözlendiği son 3 yıllık dönemde, ihracat yüzde 17 oranında düşerken, ithalat yüzde 60 oranında yükseldi. Çelik ürünlerinin Türkiye’nin ihracatındaki payı, 2008 yılındaki yüzde 15.5 seviyesinden yüzde 8 seviyelerine kadar geriledi.
Son 3 yılda yurtiçi çelik tüketimindeki artışa rağmen Türkiye, kurulu bulunan kapasitelerini kullanamadı ve 15 yıllık aradan sonra yeniden net çelik ithalatçısı konumuna geçti. Artan yurtiçi çelik tüketiminden, yerli sanayiden çok yabancı üreticiler yararlandı. Sektör hem iç pazarda hem de dış pazarlarda kan kaybetmeye devam etti.
TÇÜD, sektörün yaşadığı sıkıntıların, ağırlıklı bir şekilde Çin’in artan kapasite ve arz fazlalığının yarattığı baskı nedeniyle, dampingli fiyatlarla dünya piyasalarına yönelmesinden ve almakta olduğu çok yönlü devlet yardımlarından da destek alarak, maliyetlerinin altında fiyatlarla yaptığı ihracatın, dünya genelinde fiyat seviyelerini önemli ölçüde düşürmesinden kaynaklandığını aktarıyor. Çin’in uyguladığı son derece düşük fiyatların, Türkiye’ye coğrafi açıdan oldukça yakın olan Rusya ve Ukrayna gibi büyük çelik ihracatçısı ülkelerdeki üreticilerin de, rekabet edebilmek için fiyatlarını indirmelerine neden olduğunun altını çiziyor.
Artan yurtiçi çelik tüketiminin daha fazla ithalat yapılarak karşılandığını kaydeden TÇÜD, durumu şu cümlelerle özetliyor: ”Dünyanın en büyük çelik ihracatçıları arasında yer almakla övünen bir sektörün, 3 yıl içerisinde olumsuz yönde bu kadar keskin bir değişim göstermesi, yaşanmakta olan sıkıntıların boyutunu ve acilen tedbir alınması gereğini gündeme getirdi. 2015 yılında, başta Çin olmak üzere, dünyada artan arz fazlalığı nedeniyle, özellikle dampingli ve devlet destekli çelik ürünleri ithalatının sektörün üretimini baskı altında tuttuğu ve söz konusu ithalata karşı etkili bir önlem alınamamış olmasının, sıkıntıların derinleşmesine neden olduğu gözlendi.”
Göstergeler ihracat rejimine yansımadı
TÇÜD açıklamasında, dünyada artan dampingli ve teşvikli çelik ihracatının, pek çok ülkeyi başta Çin olmak üzere, düşük fiyatlı ihracat yapan ülkelere karşı tedbir almaya yöneltirken, aynı nitelikli ihracatın hızla Türkiye gibi korumasız kalan açık piyasalara dümen kırdığının altı çizildi.
Türkiye’nin toplam çelik ithalatındaki yüzde 40’ın üzerindeki artışın, üretimi baskı altında tuttuğunu ve bunun sonucunda, tüketimdeki hızlı artışa rağmen, üretimin önemli ölçüde gerilediğini dile getiren TÇÜD, göstergelerin 2016 yılı ithalat rejimine yansımadığını savundu. 2016 yılında uygulanacak gümrük vergilerinin belirlendiği İthalat Rejimi Kararı’na Ek Karar’da, 2015 yılında uygulanan gümrük vergilerinin aynen muhafaza edilmesinin, kamudaki denge arayışlarının, sektörün yaşadığı ciddi sıkıntıların göz ardı edilmesine yol açtığı intibaını verdiğine vurgu yapıldı.
“Hedefler kağıt üzerinde kalmamalı”
TÇÜD, ‘Beklentiniz nedir?’ sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Dahilde İşleme Rejimi konusunda adım atılmaması da, içerisinde bulunulan olumsuz şartları ağırlaştırıyor. Üstelik hafta sonu ve bayram tatillerinde gece tarifesi uygulanmasının talep edildiği ve sektörün bıçak sırtı marjlarda ayakta kalma mücadelesi verdiği bir dönemde, söz konusu taleplere olumlu cevap vermek yerine, Aralık 2015 faturalarına yüzde 6 olarak ifade edilen ortalama zam oranına kıyasla, çelik sektörünün en yoğun kullandığı enerji tarifesi olan gece tarifesine yüzde 16 gibi olağanüstü yüksek seviyede zam yapılmış olması, sektörde ciddi rahatsızlığa yol açmış bulunuyor.
Hükümetimizin açıkladığı programda yer alan ‘Yurtiçi üretimi artırma ve ithalata bağımlılığı azaltma perspektifi’ ve 2016 Yılı Eylem Planı’nın 158 No.lu eyleminde ifadesini bulan ‘İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması Programı’ hedefleri ve vizyonunun gereği olan tedbirlerin alınacağına ilişkin beklentilerimiz devam ediyor. Hükümet’in belirlediği hedeflerin ve oluşturduğu programın kağıt üzerinde bırakılmayacağını ve uygulamaya aktarılarak, çelik sektörümüzün ve bir bütün olarak Türk ekonomisinin gelişmesine destek sağlayacağını ümit ediyoruz.”
SERBEST PİYASA SÖYLEMİNE RAĞMEN...
Üretimin azalması ve ithalatın hızla yükselmesi, Türkiye ekonomisine ve çelik tüketen tüm sektörlere zarar veriyor. İlk bakışta çelik tüketicilerinin düşük fiyatlı girdi kullanmalarına imkan sağlıyor ve avantaj sunuyor gibi görünen dampingli ürün ithalatındaki artış, orta ve uzun vadede hem ülke ekonomisine hem de tüketici sektörlere ciddi zararlar verebilecek bir potansiyel taşıyor. Türkiye’de güçlü bir çelik sanayinin bulunmasının, tüketici sektörlerin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde büyümesinin de teminatı olduğu hususunun unutulmaması gerekiyor.
Güçlü çelik sektörü sayesinde, çelik tüketicilerimiz dünyanın pek çok piyasasına kıyasla çok daha düşük fiyatlardan ve istikrarlı koşullardan çelik tedarik edebiliyor. Öyle ki, 2013 yılının Ağustos ayında İSDEMİR’de yaşanan grev nedeniyle üretimin aksamasından dolayı, fiyatların bir gecede 75 $/ton civarında yükselmiş olması bu tespiti doğruluyor. KARDEMİR’in ray üretimine başlamadan önceki Türkiye’nin ray alım fiyatlarının, Kardemir’in üretime başlaması sonrasında yüzde 40’lara varan oranda düşmüş olması da, bu durumu teyit ediyor.
Bu açıdan, yerli çelik sanayimizin güçlü bir şekilde varlığını sürdürmesi, hem Türkiye ekonomisi hem de aralarında binlerce KOBİ’nin yer aldığı çelik tüketicisi sektörler açısından önem taşıyor. Çelik sanayini, ekonominin tüm alanlarına girdi veren konumu nedeniyle stratejik sektör olarak değerlendiren ABD, AB gibi pek çok ülke, sanayilerini korumak için gerekli adımları süratle attıkları hususunun göz ardı edilmemesi gerekiyor. Bugün gelişmiş ülkeler, serbest piyasa söylemlerine rağmen, sanayilerini ve istihdam kapasitelerini koruma konusunda son derece hassas davranıyor. (TÇÜD)