Geçtiğimiz hafta 2 günlük bir iş seyahati için Libya’ya gittim. Maalesef Ankara’dan yurtdışı seyahatler çok sınırlı… İstanbul bağlantılı gitmek zorunda olmaktan dolayı gidiş ve dönüşte toplam sekiz saat kaybım oldu. Ankara’dan yurtdışına seyahat eden herkesin yaşadığı sıkıntı… Kısa süreli seyahat edenlerde yorgunluğu da dikkate alırsak önemli bir kayıp sözkonusu… Ankaralı işadamlarına seslenmek istiyorum: “bu İstanbul bağlantısından ne çektiniz be…”
Yurtdışından Ankara’ya gelmek isteyen yabancı işadamları da aynı şekilde İstanbul bağlantılı geliyorlar. Çevremde birçok yabancı misafirin görüşmeyi İstanbul’da yapmayı talep ettiğine şahit oluyorum. Yani bizim Ankara’lı çilekeş işadamları bir de görüşme için İstanbul’a gidiyorlar. Bu sefer de sıkıntı İstanbul trafiğine girince başlıyor. Tabi bu durumda trafikteki herkes sıkıntı çekiyor. İstanbul trafiğindeki herkese seslenmek istiyorum: “bu İstanbul trafiğinden ne çektiniz be…”
Eski devirlerde adamın biri İstanbul’un taşı toprağı altın diye duyunca apar topar İstanbul’a gitmiş. Tabi o zamanlar yolculuk zor. Yorgun argın varmış İstanbul’a… Otobüsten iner inmez yerde bir altın görmüş. Ama hiç oralı olmamış. Bu akşam iyi bir dinleneyim, altınları yarın toplarım diye düşünmüş. Bir daha da altın falan bulamamış. Gariban memleketine kendini zor atmış. Muhtemelen bu İstanbul’dan ne çektim be diye düşünmüştür.
Bakalım İstanbul şehri, finansın, kültürün, sanatın, sporun, turizmin, ticaretin, sanayinin, fuarcılığın vb. her alanın başkenti olmaya ne kadar dayanabilecek. Bakalım İstanbul ne zaman dile gelip, yeter diye bağıracak. İstanbul da herkesten çok çekiyor herhalde…
Aslında hepimizin amacı refah içinde yaşamaktır. Zaten devlet müessesesi de bunun için var. Halkına refah sağlamak... Refahın önemli ölçütlerinden biri de kişiler ya da sosyal gruplar arasında uçurum olmaması… Doğal olarak şehirler ve bölgeler arasındaki büyük dengesizlik uçurumu derinleştirir. Nitekim gittiğim fakir ve zengin ülkelerde gözlemlediğim en önemli farklardan biri fakir ülkelerin kos kocaman, şişirilmiş bir veya iki adet şehirleri var; ve bu şehirle diğerleri arasında her açıdan çok fark var. Gelişmiş ülkelerin şehirleşmesi daha stratejik… Farklı şehirlere farklı özellikler yüklüyorlar. Uçurum çok fazla değil.
Havaalanı trafiği ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle çok yakından ilgili… Mesela dünyanın en çok havaalanı trafiğine sahip ilk ülkeleri Amerika, Çin, İngiltere, Fransa diye sıralanıp gidiyor. İnternetten elde ettiğim verilerle havalimanlarının yolcu trafiği ile şehirlerin nüfusu arasında bir oran bulmaya çalıştım. Ankara çok mütevazi duruyor. Ankara’da iç hat, dış hat ve transit yolcular dahil 2012 yılında yolcu trafiği 9,2 milyon kişi olmuş. Yani şehir nüfusunun 1,8 katı civarında. Haydi Antalya gibi yoğun turist trafiğine sahip havalimanları ile Amsterdam gibi yoğun transit yolcu trafiğine sahip olanları bir kenara bırakalım, Avrupa’nın birçok metropolünde bu oran 10 civarında… Haydi Avrupa’nın nüfusu az olduğu için bu oran çok anlamlı değil diyelim, Çin gibi çok kalabalık bir ülkede bile 4 civarında… Yani havalimanında şehir nüfusunun 4 katı yolcu trafiği olmuş. Ekonomisi iflas etti dediğimiz Atina havalimanında bile 2012 yılında şehir nüfusunun 3,2 katı yolcu trafiği gerçekleşmiş. Benim incelediğim Avrupa’daki muadili şehirler arasında en düşük oran Ankara’nın… 2012 yılında bu oran İstanbul’da 4,3 olarak gerçekleşmiş.
İstanbul’da üçüncü havaalanı ihalesi 22,2 milyar Euro gibi uzmanların çok yüksek bulduğu bir fiyattan alındığına göre bu paranın kazanılabilmesi için İstanbul’un havalimanı trafiğini gittikçe artırmamız lazım. Ankara’lılar olarak İstanbul bağlantılı yurtdışı seyahatlerde çile çekmeye daha uzun süre devam edeceğiz gibi duruyor.