Türkiye 2012 yılı ikinci döneminde geçen yıla göre %2,9 büyüme kaydetti. 2011 yılında %10 civarında olan ikinci çeyrek büyümesiyle karşılaştırıldığında büyümede sıkıntı açıkça görülmektedir. Büyümenin önceki yıllara göre düşük kalmasının en önemli nedeni iç talepteki ciddi düşüş oldu. İç talepteki düşüşün nedenlerine hiç girmeden Türkiye’nin ihracat sayesinde küçülmediğini vurgulamak istiyorum. Eğer ihracatın katkısı olmasaydı Türkiye 2012 yılının ikinci yarısında %2 civarında küçülecekti. Sıcak para politikası ve borçluluk oranlarındaki yükseklik dikkate alındığında bu tablonun belli bir süre devam edeceği anlaşılıyor. Yani ihracat büyümenin lokomotifi olmaya devam edecek gibi… Hele söylentiler gerçekleşir de bütçe açığını kapatmak için vergi artışına gidilirse iç piyasadaki daralmanın etkisi daha da hissedilir hale gelecektir. Son dönemde çevremizde ödeme güçlüğü çeken şirketlerin sayısındaki artış bu tablonun reel sektöre yansımasından kaynaklanmaktadır. Piyasaların daralmasından dolayı sıkıntı içinde olan şirketlere bir de ilave vergi yükü geldiği takdirde piyasanın halini tahmin edemiyorum. Durgunluğun hakim olduğu böyle bir konjonktürde karar vericilere ilave vergi getirmek gibi zararlı düşünceleri akıllarından dahi geçirmemelerini tavsiye ediyorum. Eğer vergilerde bir artış olursa kendi ayağımıza kurşun sıkmak tam da bu olsa gerek diye düşünüyorum.
Yaşadığımız konjonktürde ikinci kritik husus ekonomimizde büyümeyi sağlayan ihracatla ilgilidir. Avrupa Birliğindeki sıkıntıdan dolayı AB pazarında talep daralması var. AB üyesi 27 ülkeye yaptığımız ihracatın toplam ihracat içindeki payı 2011 yılında %47 düzeyinde iken bu oran aylık bazda sürekli düşerek %34’lere kadar gerilemiştir.
İhracatımızı istikrarlı olarak en çok artırdığımız ülke ise Irak’tır. Irak’a ihracatımız son on iki ay itibariyle 10 milyar dolara ulaşmıştır. Geleneksel olarak ihracatta hep en üst sırada olan Almanya’ya son on iki ay ihracat toplamımız 13,5 miyar dolardır. Irak pazarının sahip olduğu yüksek potansiyel ve Türkiye’ye yakınlığı dikkate alındığında Türkiye için taşıdığı önem açıktır. Türkiye Irak’a demir çelik başta olmak üzere her türlü ürünü satabilmektedir. Mesela İran pazarında son aylarda görülen değerli maden (altın) satışı gibi tek bir alanda ihracat yapılmamaktadır.
Irak’ın ithalatında da en büyük payı Türkiye almaktadır. Bugün itibariyle Irak’a ihracatımızda bir problem görülmemektedir. Irak’ın toplam ithalatı içinde Türkiye’nin payı %40’lara ulaşmıştır. Sadece karşılaştırma açısından ikinci Çin’in payının %18, üçüncü ABD’nin payının %8 civarında olduğunu ve Çin’in Irak’a ihracat trendinde ciddi bir artış olduğunu belirtmek gerekir.
Özetle zaten daralan iç talebi vergi artışıyla daha da daraltmak bir ayağımıza kurşun sıkmaksa şayet, Irak’a ihracatımızı olumsuz etkileyecek gelişmeler de ikinci ayağımıza kurşun sıkmaktır diye düşünüyorum.