Adres :
100. Yıl Bulvarı No:101/A, 06374 OSTİM/Ankara-TÜRKİYE Telefon : 0 312 385 50 90 Faks : 0312 354 58 98 E-Posta : korhan@ostim.org.tr

Ülkemizin Acı Gerçeği: “Haklı ve Mağdur”

Abdullah ÇÖRTÜ
02 Mayıs 2016 12:17

OSTİM gazetesi olarak bölgemizdeki işadamlarının pratik hayatta karşılaştıkları problemleri gündeme getirmek ana amaçlarımız arasında… İşadamlarının problemleri ortak olduğu için gündeme getirdiğimiz problemler aynı zamanda Türkiye’deki iş aleminin ortak problemi… Bugünkü yazımda işadamlarının kamu otoritesi karşısındaki iki önemli problemini yazıma konu yapmak istiyorum. Konuya doğrudan girmek istiyorum: vergi ve sigorta ile ilgili işadamlarımızın hakkı yeniyor. Nasıl mı? Anlatayım.

İhracat yapan şirketlerimiz ihracata konu mal alışlarında KDV’yi ödüyorlar. Ödenen bu verginin ihracat yapılan müşteriye yansıtılması söz konusu olmadığı için vergi dairelerinden geri alınması gerekiyor. Bu süreç tabiri caizse işadamlarının annelerinden emdikleri sütü burunlarından getiren bir süreç... Bir sürü evrak, belge, fatura, yeminli müşavir raporu vs. derken bir de bakıyorsunuz aradan bir sene geçmiş. Bir sene demek yıllık faiz kadar kayıp demek... Çünkü KDV peşin olarak ödendi. Kamu otoritesi, alacağı geciktiğinde acımasızca faizini, cezasını alırken, borcunu geç ödemekten dolayı işadamının kaybını hiç dikkate almıyor.

İhracatta vergi iadesinde iki tür uygulama var: birincisi devlete olan vergi ya da sigorta borcu alacaktan mahsup edilebiliyor. Bu durumda bürokrasi biraz daha az. İkinci uygulama ise eğer vergi ya da sigorta borcu alacağı karşılamazsa nakit iade talep ediliyor. İşte bu durumda ciddi bürokrasi ve kamunun direnciyle karşı karşıya kalınıyor. Bilgiler, belgeler, raporlar, incelemeler derken hem zaman, hem emek, hem de para kaybı yaşanıyor. İhracata bu kadar önem veren, ihracatı teşvik için farklı politikalar uygulayan kamu otoritesinin işadamlarını bu kadar uğraştırması anlaşılır gibi değil. İhracata teşvik veren ve ihracatı artırmak için kapı kapı dolaşan Ekonomi Bakanlığı ile işadamlarının hakkını zamanında vermeyen Maliye Bakanlığının oturup bu konuda bir çözüm bulmaları gerekiyor. Döviz kurlarından dolayı Merkez Bankası’ndan şikayetçi olan ve uygulamanın içinden gelen Ekonomi Bakanımız Sn. Zafer Çağlayan’ın bu konuya da el atmasını bekliyoruz. 2023 yılı geliyor ve 500 milyar dolara daha çok yolumuz var. Bu konuda vergi daireleri arasında farklı uygulamalar yapılması ve ihraç konusu malın satın alındığı tedarikçinin alt tedarikçilerinin de incelenerek, mevzuata uygun olmayan faturaya rastlandığında bunun vebalinin ihracatçıya yüklenmesi de hiç adil değil. Devletimizin bütçeyi disipline etme gayretini anlıyoruz. Ancak bu gayretlerin işadamının alın terine saygı göstererek yapılması lazım.

İşadamlarımızın uygulamada karşılaştığı ikinci önemli problem yurtiçinde taahhüt işi yapan firmaların sigortalı işçi çalıştırma zorunluluğunun sınırlarının zorlanmasından kaynaklanıyor. Bir kamu kuruluşundan ihale alarak işini tamamlayan işadamından ihale konusu iş için çalıştırması gereken işçi sayısı götürü olarak belirleniyor ve belirlenen bu işçi sayısı kadar işçinin sigortasının yapıldığına ve yatırıldığına ilişkin belge talep ediliyor. Mesela x kamu kuruluşunda bir tesis kurulum işi aldınız. İşi bitirdiniz. Sosyal Güvenlik Kurumu yapılan işin niteliğine göre kaç işçi çalıştırılması gerektiğini belirliyor. İşi yapanın çalıştırdığı işçi sayısı daha az ise kesin kabul yapılamıyor. SGK “getir bakalım çalıştırman gereken işçilerin sigorta belgelerini” diyor. “Bu iş için şu kadar işçi çalıştırman gerekiyordu. Sen az çalıştırmışın. Öyleyse ben de senin işinin kesin kabulünü yapmıyorum.” diyor. Tabi kabul yapılmayınca işadamının içerde ya parası ya da teminat mektubu kalıyor. Kesin kabul sürelerinin uzaması ayrı bir kayba neden oluyor.

Yukarıda berlittiğim iki somut sorunda vergi ve Sigorta açısında kamunun da menfaatine zarar vermeyecek ama işadamını da mağdur etmeyecek çözümler bulunması gerekiyor.

Bu yazıyı okuyan bazı okuyucularım “madem işadamı, hakkının yenildiğini düşünüyor; neden mahkemeye gitmiyor?” diyebilir. Maalesef ülkemizde yüzde yüz haklı olunsa bile mahkemeden sonuç almak çok uzun sürüyor. Hele idareyle süren işiniz varsa idareyi mahkemeye vermek işadamı için çok da akıllıca olmuyor. Mahkemelerimizin bir yerlerden bilgi isteme talebinin çok uzun sürmesi, bilirkişi müessesesinde yaşanan aksaklıklar başlı başına değerlenecek konular. Allah haklı olup da mağdur olanlara sabır ve güç versin.

 

Yazara ait diğer köşe yazıları