Adres :
100. Yıl Bulvarı No:101/A, 06374 OSTİM/Ankara-TÜRKİYE Telefon : 0 312 385 50 90 Faks : 0312 354 58 98 E-Posta : korhan@ostim.org.tr

Bir yiğit sanayici olsa

Behzat ZEYDAN
02 Mayıs 2016 11:55

Türkülere konu olmuş bir hikâye vardır ya “Bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir” diye. Ben de “Bir yiğit sanayici olsa gör başına neler gelir” konusunu kurgulayıp işlemeye karar verdim.

OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nden bir sanayici arkadaşım beni aradı ve dedi ki; uzun zamandır başımda bir ağrı var, geçmek bilmiyor, çok rahatsızım, tanıdığın iyi bir doktor var mı? Ben de var dedim, buluştuk. Beraberce doktorumuzun muayenehanesine gittik.

Doktor bey, arkadaşıma; bu baş ağrısı sizde ne zaman başladı diye sorunca, arkadaşım da; sanayici olmaya karar verdiğim andan itibaren başladı diye cevap verdi.
Sonra; doktor bey soruyor arkadaşım cevaplıyor, sorular cevaplar derken birkaç dakikalık sessizlikten sonra doktor bey konuşmaya başladı;
“Sayın sanayicim, sizin sürekli başınızın ağrımasına sebep olan bir değil birden çok neden var” dedi ve nedenleri sıralamaya başladı:
1-İşletmenizi büyütme projeniz var.
2-Makina parkınızı genişletme çabanız var.
3-Daha fazla personel çalıştırma, istihdam doğurma arzunuz var.
4-Daha fazla vergi verme isteğiniz var.
5-Yüksek katma değerli, yüksek teknolojik ürün üretme heyecanınız var.
6-Ağır sanayi kurulması projelerinde yer almak istiyorsunuz.
7-%100 yerli savunma sanayimizin oluşması için kafa yoruyorsunuz.
8-Raylı ulaşım sistemi için parça üretmek istiyorsunuz
9-Ürettiğiniz ürünlerin dünyadaki muadil ürünlerle rekabet edebilmesi için uğraşıyorsunuz.
10-Offset projelerde yer almak istiyorsunuz.
11-Değişen müşteri isteklerini karşılamak için efor sarf ediyorsunuz.
12-Sanayi ürünlerinde dışa bağımlılıktan kurtulmak için çaba sarf ediyorsunuz.
13-Medikal ürünlerin tamamının ülkemizde üretilmesi için çalışmalar yapıyorsunuz.
14- %100 yerli otomobili hala nasıl üretmediğimizin ve pazar oluşturamadığımızın sebeplerini merak ediyorsunuz.
15-Kalıpçılık sektöründe yüksek teknolojik seviyeye çıkmaya çalışıyorsunuz.
16-İş ve İnşaat makineleri üretiminde ürün çeşitliliğini arttırmak istiyorsunuz.
17-Türkî Cumhuriyetlerde Afrika’da ve Ortadoğu’da OSTİM Organize Sanayi Bölgesi gibi örnek OSB’ler kurulması projelerinde yer almak istiyorsunuz.
18-Kümelenme faaliyetlerinde aktif rol alıyorsunuz.
19-Okul - Sanayi işbirliklerinde yer alıyorsunuz.
20-Vergilerinizi ve SSK primlerinizi gününde ödüyorsunuz.
21-Yurtiçi ve yurt dışı fuarlara katılıyorsunuz.
22-Daha fazla ihracat yapmak istiyorsunuz.
23-Sanayi konulu konferanslara, toplantılara, panellere ve seminerlere katılıyorsunuz.
24-Üretimde kullanılan özel makinelerin, kesici takımların %100 yerli üretim olmasını arzu ediyorsunuz.
25-Üretimde kullanılan özel hammaddelerin ülkemizde üretilmesini istiyorsunuz.
26-İşçi sağlığı ve iş güvenliği tüzüğüne uyumlu çalışıyorsunuz.
27- Deneyimli, kalifiye eleman bulamama sıkıntısı yaşıyorsunuz.
28-Çalışanların eğitimlerine büyük önem veriyorsunuz.
29-Borsada OSTİM’in hisselerini yakından takip ediyorsunuz.
30-Yeni Türk Ticaret Kanununda eşlerin muvafakatnamesinin istenmesinin birçok sanayiciyi olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyor ve üzülüyorsunuz.
31-Karşılıksız çeklere uygulanan cezanın kaldırılması ile ticari hayatın çok büyük zararlar gördüğünü üzülerek izliyorsunuz.
32-İş göremez ve mali sıkıntı içindeki eli öpülesi yaşlı sanayicilerimiz için bir huzurevi açılmasını istiyorsunuz.
33-Cari açığın mutlaka kapatılması gerektiğinin sıkıntısını yaşıyorsunuz.
34-Çalışanların alacaklarını hiç aksatmadan ve eksiksiz ödüyorsunuz.
35-Alacaklıların çeklerini, senetlerini ve nakit alacaklarını günü gününe ödüyorsunuz.
36-Alacaklarınızın gününde tahsil edilemediğinden kaynaklanan sıkıntılarınız var.
37-Kullandığınız kredilerin gününde geri ödemelerinin yapılabilmesi için tedbirler alıyorsunuz.
38-Cumartesi - Pazar, tatil demeden gece gündüz işinizin başındasınız. İşle yatıp işle kalkıyorsunuz.
39-Tecrübelerinizi, deneyimlerinizi ve kazanımlarınızı devam ettirecek ikinci kuşak yakınlarınızın ilgisizliğinden ve emeklerinizin boşa gideceği endişesinin vermiş olduğu rahatsızlığınız var.

Tüm bu gerçekleşemeyen istekler, yüksek tempo, koşuşturmalar, aksayan işler, yaşanan stresler, ilgililerin ilgisizliği ve dertler üst üste eklenince tabi ki baş ağrısına neden olur.

Bu kadar önemli sorunlara ve problemlere ancak mezardaki ölü bir insanın kafası tahammül edebilir. Yine de şanslısınız kafanızın çatlamadığına şükredin ama hiç üzülmeyin size uygun bir reçete yazacağım dedi ve reçeteye şu ilaçları yazdı.

1-İNSAN
2-İMKAN
3-MEKAN

Sonra bu üç ilacın tarifini yapmaya başladı.
“1-Sizin, nitelikli, iş ahlakı tam, güvenilir, çalışkan ve işinde uzman kaliteli insanlara ihtiyacınız var. Bu özelliklerdeki insanlar yetiştirmeli ve böyle insanlarla çalışmalısınız.
2- İşletmenizin ihtiyaçlarını karşılayacak imkânlara sahip olmalısınız. Ya, yeterli öz kaynağınız olmalı ya, projeler yapıp desteklerden istifade etmelisiniz veya çok ucuz ve çok uzun vadeli krediler bulmalısınız. Döviz fatura kesmiyorsanız döviz borçlanmamalısınız. Malzeme ihtiyaçlarınızı finans kurumlarından karşılamalısınız. Kesinlikle pahalı ve kısa vadeli kredi kullanmamalısınız. Alacak borç dengesini çok iyi ayarlayıp gereksiz borçlanmaya gitmemelisiniz. Kümelenmenin imkânlarından istifade etmelisiniz. Ortaklıklar, imkânları birleştirmek demektir, yaptığınız işe uyumlu şirketlerle (işbirliği- güç birliği) yapmalısınız.
3-Çalışma ortamınız yaptığınız işin şartlarını karşılayan, en uygun yerde, en uygun büyüklükte, alt yapı ve ulaşım sorunları olmayan, tüm ihtiyaçlarınıza cevap verebilecek, pırıl pırıl bir mekan olmalı.”
Sonra ilave etti; “Önerdiğim bu ilaçlar biraz pahalı ve temin edilmesi zor ilaçlardır, ayrıca bu üç ilaç bir arada olmazsa baş ağrınız devam edebilir” dedi.
Ben de: “Sayın hocam, arkadaşım bu ilaçları temin etmekte güçlük çekerse ve bir sonuç alamazsa başka bir öneriniz olur mu?” diye sorunca;
“Olmaz olur mu hiç? Arkadaşınızı yan binamızdaki psikolojik destek bölümümüzde; depresyon, stres, öfke terapileri ile rahatlatmaya çalışırız, böyle imkânlarımız da vardır” deyince arkadaşım hemen ayağa kalktı ve şunları söyledi:

“Değerli Hocam size çok teşekkür ederim. Çünkü önce beni sükûnetle dinlediniz, sonra biz sanayicilerin içinde bulunduğumuz durumu en ince ayrıntılarına varıncaya kadar sırayla anlattınız. Bu güne kadar sanayicinin bilinen bu problemleri etkili ve yetkili hiçbir kurum, kuruluş ve kişiler tarafından ciddi bir şekilde ele alınmadı. Pansuman tedavilerle, zayıf desteklerle ve özel bankaların faiz sarmalında kaderlerine terk edildiler. Bu yanlış uygulamalar ve ihmaller yüzünden KOBİ’ler (küçük ve orta büyüklükteki işletmeler) hedeflenen büyümeyi gösteremediler. Çünkü KOBİ’ler, genellikle özel banklardan kısa vadeli ve yüksek faizli krediler kullanmak mecburiyetinde kalıyorlar ve bazen çok sıkışık anlarda ellerindeki uzun vadeli müşteri çeklerini factoring şirketlerinde tahsile koyup daha yüksek faizli para kullanarak hem bekledikleri kâr’ı yapamıyorlar hem de büyüme gelişme hayallerini ertelemek zorunda kalıyorlar. Tüm bu olumsuzlukların doğal sonucu olarak yalnız ben değil, tüm sanayicilerimiz baş ağrısı çekmektedir. Ayrıca, baş ağrımın geçmesi için son tavsiyeniz olan psikolojik destek önerinizden sanırım şu sonuca varıyoruz, sayın sanayicim; sizde biraz delilik emareleri görüyorum demek istiyorsunuz. Evet hocam teşhisiniz son derece isabetli ve doğrudur, biz sanayiciler gerçekten biraz deliyiz. İş delisiyiz, çalışma delisiyiz, kalite delisiyiz, hammaddeyi mamule dönüştürme delisiyiz ve bu güzel ülkemizin kalkınması için hem deliyiz hem de divaneyiz. Biz OSTİM’li sanayiciler olarak bu ülkeye seve seve hizmete devam edeceğiz. Varsın bizim başımız ağrısın, yeter ki, ülkemizin başı ağrımasın ve başımız hep dik dursun.”

Vedalaşıp doktorumuzun yanından ayrıldıktan sonra, ben de arkadaşıma şunları söyledim; “Esasen biz sanayiciler olarak başımız ağrımıyorsa asıl o zaman endişe etmeliyiz ve hiç zaman kaybetmeden hep beraber bir doktora gitmeliyiz ve doktorumuza şöyle demeliyiz; Sayın hocam, bugün hiç başımız ağrımadı çok merak ediyoruz, lütfen gizlemeyin, bize gerçeği söyleyin. Acaba, biz hasta mıyız?”

“Bir yiğit sanayici olsa gör başına neler gelir” Ne gelirse gelsin, “ Hoş gelir safa gelir”
Baş ağrımız, baş tacımızdır, her zaman ve her yerde hep bizimledir.
 

Yazara ait diğer köşe yazıları