Adres :
100. Yıl Bulvarı No:101/A, 06374 OSTİM/Ankara-TÜRKİYE Telefon : 0 312 385 50 90 Faks : 0312 354 58 98 E-Posta : korhan@ostim.org.tr

Analiz: Ekonomik Güçte Eksen Değişiyor

Dünyada ekonomik güç batıdan doğuya, özellikle Asya-Pasifik bölgesine kayıyor. Öte yandan, 2,2 milyar nüfusa sahip olan ve dünya GSYH’sının yaklaşık yüzde 30’unu gerçekleştiren 15 Asya-Pasifik ülkesi arasında Kasım 2020’de imzalanan ve dünyanın en kapsamlı serbest ticaret anlaşması olan RCEP (Regional Comprehensive Economic Partnership - Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) ile küresel ticarette yeni bir dönem başladı.
Ostim Editör
10 Şubat 2021 16:56

OSTİM Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü tarafından hazırlanan, '2020 Yılında Dünya ve Türkiye Ekonomisi ve 2021 Yılına İlişkin Beklentiler' başlıklı analizde; COVID-19 süreciyle birlikte ekonomilerin yaşadığı gelişmeler ve olası senaryolar ele alınıyor. Çalışmada, dünyada ekonomik gücün batıdan doğuya, özellikle Asya-Pasifik bölgesine kaydığına dikkat çekilirken, şu tespitlere yer veriliyor: "Uluslararası Para Fonu (IMF) Ekonomik Görünüm Raporu’na (2020) göre 2020 yılında dünya ekonomisinin yüzde 3,5 oranında küçülmüş olduğu tahmin edilmektedir. Bu çerçevede gelişmiş ekonomiler yüzde 4,5, ABD yüzde 3,4, Avro bölgesi yüzde 7,2 küçülürken, dünyadaki genel daralmanın aksine Çin’in 2020 yılında yüzde 2,3 büyüdüğü tahmini yapılmıştır."

Dünya Ekonomisi: Ekonomik Güçte Eksen Değişiyor

2020 yılında dünya ekonomisini en fazla etkileyen COVID-19 salgını oldu. 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan COVID-19 salgını, küresel ve bölgesel ölçekte çok olumsuz etkilere yol açtı. 2020 yılı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm dünyada üretimin en olumsuz etkilendiği yıllardan biri oldu. 2008 finansal krizinin olumsuz etkilerini henüz üzerinden atamamış olan dünya ekonomisi bu sağlık kaynaklı şok ile derinden sarsıldı. COVID-19’un dünya üzerindeki etkisi sadece makroekonomik alanla sınırlı kalmayıp, kurumsal alanda da devlet müdahalesi ve özel sektörün kendine yeterliliği gibi birçok tartışmayı yeniden gündeme taşıdı. Dünya genelinde en önemli koronavirüs yasaklarından biri, sınırların kısmen ya da tamamen kapatılması oldu. Bu da uluslararası seyahatleri dolayısıyla turizmi neredeyse durma noktasına getirdi. Pandemi sırasındaki ekonomik kayıpları azaltmak ve istihdamı korumak için hükümetler kamu harcamalarını artırdı. Piyasalara pompalanan likidite aynı zamanda kamu borçlarının da rekor seviyelere yükselmesine neden oldu.

Dünyada ekonomik güç batıdan doğuya, özellikle Asya-Pasifik bölgesine kayıyor. Öte yandan, 2,2 milyar nüfusa sahip olan ve dünya GSYH’sının yaklaşık yüzde 30’unu gerçekleştiren 15 Asya-Pasifik ülkesi arasında Kasım 2020’de imzalanan ve dünyanın en kapsamlı serbest ticaret anlaşması olan RCEP (Regional Comprehensive Economic Partnership - Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) ile küresel ticarette yeni bir dönem başladı. 20 yıl içinde gümrük vergilerinin yüzde 90 oranında azaltılmasının hedeflendiği bu anlaşmanın ekonomik gücün batıdan doğuya kaymasına katkı yapacağı açıktır.

Kurumsal olarak COVID-19’un ekonomik etkisini göstermeye başladığı günlerden bu yana devletlerin büyük ölçekli mali destek programları, parasal genişleme ve vergi yükümlülüklerinde sübvansiyon politikaları; kamu müdahalesinin gerekliliğini ortaya koydu ve sosyal devlet anlayışı birçok ülkede önem kazandı. Diğer yandan COVID-19, dünyanın milenyumun başından bu yana olgunlaşmaya devam eden ancak henüz yeterince olgunlaşmamış olan dijital çağ sürecini hızlandırdı. Yavaş yavaş denenmekte olan uzaktan çalışma modelleri, uzaktan eğitim platformları, iş yükü esaslı mesaisiz çalışma süreçleri COVID-19’un ortaya çıkardığı zorunlu koşullar nedeniyle bir anda olgunlaşmak zorunda kaldı ve yeni bir küresel düzen şekillenmeye başladı. Bu yeni dünya düzeninde geleneksel savaşların yerini yapay zeka, ticaret savaşları, yaptırımlar ve teknoloji savaşlarının alacağının belirtileri ortaya çıktı. Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere (Türkiye dahil) tüm dünya ülkelerinin internet alt yapısının yeni dijital çağa henüz hazır olmadığının da görülmesini sağladı.

Dünya küçüldü Çin büyüdü

Makroekonomik göstergeler açısından bakıldığında COVID-19, tarihte benzeri az görülen sonuçlar yarattı. Uluslararası Para Fonu (IMF) Ekonomik Görünüm Raporu’na (2020) göre 2020 yılında dünya ekonomisinin yüzde 3,5 oranında küçülmüş olduğu tahmin edilmektedir. Bu çerçevede gelişmiş ekonomiler yüzde 4,5, ABD yüzde 3,4, Avro bölgesi yüzde 7,2 küçülürken, dünyadaki genel daralmanın aksine Çin’in 2020 yılında yüzde 2,3 büyüdüğü tahmini yapılmıştır.

Öte yandan, 2021 yılı için olumlu bir ekonomik görünüm bekleniyor. 2020 yılı hem beklentilerin kötümser hem gerçekleşmelerin olumsuz olduğu bir yıldı. 2020 yılı sonuna doğru küresel ve bölgesel ekonomilerdeki toparlanma 2021’e daha olumlu bakılmasını sağlıyor. IMF’nin Dünya Ekonomik Raporu’na (2021) göre küresel ekonominin 2021’de yüzde 5,5 ve 2022’de yüzde 4,2 büyümesi beklenmektedir. 2020 yılı sonuna doğru COVID-19 aşısının onaylanması ve uygulama sürecinin başlaması 2021 yılına dair beklentileri olumlu yöne doğru çeviren en temel faktördür. Ancak, aşı dağıtımının gelişmekte olan ülkelerde yeterli seviyede olmaması, aşı tedarikine yönelik endişeler ve koronavirüsün mutasyona uğraması sonucunda dünya genelinde alınan ek kısıtlayıcı önlemlerin küresel ekonominin pandemi öncesi seviyelere dönüşünü geciktirmesi beklenmektedir.

"COVID-19’un ekonomik etkisini göstermeye başladığı günlerden bu yana devletlerin büyük ölçekli mali destek programları, parasal genişleme ve vergi yükümlülüklerinde sübvansiyon politikaları; kamu müdahalesinin gerekliliğini ortaya koydu ve sosyal devlet anlayışı birçok ülkede önem kazandı. Diğer yandan COVID-19, dünyanın milenyumun başından bu yana olgunlaşmaya devam eden ancak henüz yeterince olgunlaşmamış olan dijital çağ sürecini hızlandırdı."

Türkiye Ekonomisi: 2020’de Pozitif Büyüyen Birkaç Ülkeden Biri

Türkiye, pandeminin yaşandığı 2020 yılına 2019’dan kalan finansal ve ekonomik kırılganlıklarla girdi. 2019 yılındaki yükselen cari açık, döviz rezervlerinin azalması ve diğer olumsuz faktörler pandeminin başladığı 2020 Mart ayında etkisini hala sürdürmekteydi. Nitekim 2019 yılı büyümesi yüzde 0,9 olarak gerçekleşti. İlk COVID-19 vakasının görülmesinin ardından birinci çeyrekte yüzde 4,5 büyüyen Türkiye ekonomisi, ikinci çeyrekte yüzde 9 oranında daraldı. Salgının ilk şokunun atlatılmasının ardından ekonomik aktivite hız kazandı ve milli gelirde üçüncü çeyrekte pozitif büyüme sağlandı.

Ekonomik sorunlarla maliye politikası araçları kullanılarak başa çıkılmaya çalışıldı. COVID-19’un yol açtığı üretim kaybı, maliyet artışları ve turizm sektöründeki büyük gelir kayıpları, işsizlikte artış gibi sorunlar çeşitli tedbirler alınmasını zorunlu kıldı. TÜİK tarafından açıklanan 2020’nin son işgücü istatistiklerine göre işsizlik oranı Ekim döneminde yüzde 12,9 seviyesinde gerçekleşti. Bu süreçte teşvik programlarıyla orta ve büyük ölçekli firmalara likidite desteği sağlandı, işsizlik ödenekleri artırıldı, vergi indirimleri yapıldı, kısa çalışma ödeneği ile işçilere birtakım destekler sağlandı ve kredi muslukları açıldı. Kamu harcamalarındaki artış bütçe açığını artırdı. Bu tedbirler pandemi sürecinde ekonominin toparlanmasına olumlu katkı yapmalarına karşın enflasyonist baskılara neden oldu. Ayrıca bir taraftan faizler baskı altında tutulurken, diğer taraftan bankaların kredi artırmalarının özendirilmesi para arzını artırdı. Merkez Bankası’nın para politikalarını sıkılaştırmada yavaş davranması enflasyonun yükselmesine ve yüzde 14.6’ya ulaşmasına yol açan bir diğer etken oldu. GSYH’yi ve kişi başına gelirin azalmasını önlemeye yönelik çabalar yüksek enflasyonun yanı sıra yüksek cari açığa ve TL’nin büyük ölçüde değer kaybetmesine neden oldu. TL’nin değer kaybetmesinin bir başka yansıması dış borç yükündeki artış oldu. Dış borç stokunda önemli bir değişme olmamasına karşın, dış borç yükü (dış borç stoku/GSYH), TL’nin değer kaybı nedeniyle GSYH’nin dolar cinsinden gerilemesi sonucunda arttı ve 2020 yılında yüzde 60,6’ya yükseldi.

Türkiye 2020 yılında pozitif büyüyen birkaç ülkeden biri. 2020 yılı, son yıllarda durgunluk yaşayan Türkiye ekonomisi açısından işsizlik, enflasyon, cari açık gibi kronik sorunların büyüdüğü bir yıl oldu. Hükümetin ekonomiyi canlandırmak için yapmış olduğu teşvikler ve açtığı kredi muslukları sayesinde üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 6,7’lik büyümeyi başardı. Türkiye bu performansıyla G-20 ülkeleri içinde 3’üncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülke oldu. Büyümenin fazla etkilenmemesinin nedeni büyük ölçüde para arzındaki artış, bütçe açığı ve cari açığın büyümesidir. Bütçe açığının 2020 yılında yüzde 4,5, cari açığın 2020 yılında yüzde 5 olarak gerçekleşmesi bekleniyor.

IMF’nin 25 Ocak tarihli Türkiye raporuna (2021) göre, Türkiye’nin 2020 yılını Çin ile beraber pozitif büyüme ile kapatan birkaç ülkeden biri olması beklenmektedir. Özellikle III. ve IV. çeyreklerde kazandığı ivmeyle yıllık Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) büyümesinin pozitif olması öngörülmektedir. OSTİM Teknik Üniversitesi Ekonomi bölümünün sanayi üretim endeksi ve OSTİM OSB elektrik tüketim endeksi üzerinden yaptığı analizlere göre ise GSYH’nin IV. çeyrekte yüzde 4,4; 2020 bazında ise reel olarak yüzde 1,5 büyümüş olması beklenmektedir. Bununla birlikte Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) Türkiye raporuna (2021) göre 2020 yılında GSYH’nın yüzde 0,2 küçülmesi beklenmektedir.

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ekonomik ilişkileri önemini korumaya devam ediyor. Türkiye, ihracatının yüzde 49’unu ve ithalatının ise yüzde 40’ını AB ülkeleri ile gerçekleştirmektedir. Birleşik Krallık ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) Türkiye’nin Avrupa’ya ticarette elini güçlendirdi.

Öte yandan Asya-Pasifik ülkeleri arasında imzalanan RCEP serbest ticaret anlaşmasının Türkiye’nin Asya-Pasifik ülkeleriyle olan ticaret açığını olumsuz yönde etkileyeceği, Türk yatırımcılarının Asya-Pasifik ülkelerine ilgisinin artacağı beklenirken, Türkiye-AB ilişkilerine ise olumlu katkılar sağlayacağı düşünülebilir. 

"Türkiye 2020 yılında pozitif büyüyen birkaç ülkeden biri. 2020 yılı, son yıllarda durgunluk yaşayan Türkiye ekonomisi açısından işsizlik, enflasyon, cari açık gibi kronik sorunların büyüdüğü bir yıl oldu. Hükümetin ekonomiyi canlandırmak için yapmış olduğu teşvikler ve açtığı kredi muslukları sayesinde üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 6,7’lik büyümeyi başardı. Türkiye bu performansıyla G-20 ülkeleri içinde 3’üncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülke oldu."

Türkiye ne hedefliyor?

2020 yılının Eylül ayında yayımlanan Yeni Ekonomik Program (YEP) (2021-2023) ile Türkiye’nin 2020’de ne tür politikalar izlediği ve 2021 yılında hangi politikaları ve hedefleri gündeme aldığı ifade edilmiştir. YEP’e göre 2021 yılında GSYH’da büyümenin yüzde 5,8 olarak gerçekleşmesi programlanmıştır. İşsizlik oranının 2021 yılında yüzde 12,9 düzeyine gerilemesi hedeflenmektedir. 2021 yılı sonunda enflasyonun yüzde 8 ve 2023’ü kapsayan program dönemi sonunda yüzde 4,0 düzeyine gerilemesi beklenmektedir. Cari açık/GSYH oranının 2021 yılı sonunda yüzde 1,9’a geri çekilmesi hedeflenmektedir.

2021 yılı beklentileri

Türkiye ekonomisi 2021 yılına düşük büyüme, işsizlik ve enflasyon gibi ağır sorunlarla girdi. Pandemi önlemlerinin kalkması halinde işsizlik oranının hızla yüzde 17-18 seviyelerine çıkacağı öngörülüyor. Türkiye, en yüksek enflasyona sahip 20 ülkeden biri olmaya devam ediyor. Yüksek bütçe açığı, yüksek cari açık, ve yüksek dış borç yükü Türkiye’nın karşı karşıya kaldığı önemli sorunlar olmaya devam ediyor.

Aşının yarattığı olumlu havanın tüm dünyada olduğu gibi Türkiye için yapılan öngörülerde de etkili olduğu gözlemlenmektedir. IMF, 2021 yılında Türkiye’nin pozitif büyüyen ülkeler arasında olacağını öngörmektedir. IMF (2021) raporunda 2021 yılı Türkiye ekonomisi büyüme tahmini yüzde 6 olarak açıklanmıştır. 2022 yılından itibaren ise büyümenin kendi trendi olan yüzde 3,5 düzeyine oturması beklenmektedir. Alınan politika tedbirleri ile enflasyonun düşmesi beklense de hedeflenenin üstünde gerçekleşeceği öngörülmektedir. Cari açığın ise COVID-19 kısıtlamalarının esnemesi ve turizm sektörünün yeniden toparlanmasının etkisi ile GSYH’nin yüzde 3,5’ine düşeceği tahmin edilmektedir. Öte yandan, OECD’nin (2021) raporuna göre 2021 yılında GSYH’nın yüzde 2,6 büyümesi, cari açığın GSYH’nin yüzde 4,6’si kadar olması, işsizliğin ise yüzde 13,7 olması öngörülmektedir. OSTİM Teknik Üniversitesi tarafından yapılan tahminlere göre ise 2021 yılı GSYİH büyümesinin yüzde 3 olması beklenmektedir.

Aşağıdaki tabloda IMF ve OECD raporlarından derlenen rakamların YEP’de hedeflenen rakamlar ile karşılaştırması verilmiştir. Tabloda GSYH büyümesinin OECD ve IMF raporlarının her ikisinde de pozitif beklenmesi, IMF raporunda öngörülen rakamın YEP’de hedeflenen GSYH büyümesinden daha büyük olması dikkat çekicidir.

BAZI MAKROEKONOMİK DEĞİŞKENLERE İLİŞKİN 2021 YILI TAHMİNLERİ

                                                                  2021 YILI TAHMİNİ

                       GSYH (Büyüme %)     Cari Açık/GSYH (%)     Enflasyon (%)      İşsizlik (%)

OSTiMTECH                3                                        -                            -                          -

IMF (2021)                 6                                       3,5                          -                          -

OECD (2021)             2,6                                     4,6                          12                      13,7

YEP (2020)                5,8                                     1,9                           8                       12,9

 

 

KAYNAKÇA

 

 

 

 

İçeriğe Yorum Yapabilirsiniz.