2015 Yılı GSYİH Üzerine Bazı Gözlemler
Geçtiğimiz Mart ayı sonunda TÜİK tarafından 2015 yılının son çeyreğine, dolayısıyla yılın tamamına ilişkin büyüme rakamları açıklandı. Buna göre Türkiye ekonomisi 2015’in son çeyreğinde önceki yılın aynı dönemine göre %5.7, yıl genelinde de %4 oranında büyüdü. Cumhuriyet dönemi ortalamasının (%4.9) altında da olsa, dünya konjonktürü düşünülünce, G-20 ülkeleri içinde Hindistan, Çin ve Endonezya’dan sonra en yüksek büyüme performansı ülkemize ait.
Buraya kadar işler görece iyi görünüyor. Şimdi biraz %4 büyüyen GSYİH’nin bileşenlerini inceleyelim(**). Harcamalar açısından bakıldığında; tüketim harcamaları toplam GSYİH’nin %84.3’ünü oluşturuyor (özel kesimin payı %68.7, devlet harcamalarının payı ise %15.7). Çok yüksek görünse ve gerçekten öyle olsa da, ne yazık ki bu durum ekonomimizde yapısal bir hale geldi. Son 15 yılın ortalaması da %84. Burada son yıllarda tüketim harcamalarında devletin payında bir artış görülüyor, son 15 yıl içinde %12’lerden %15’lerin üzerine çıkmış. Yatırım harcamalarının ise GSYİH’ye katkısı ise %20.3(***). Bu oranın Çin’de %46’lar, Kore’de ise %30’lar düzeyinde olduğunu belirterek yatırımların bileşenlerine bakalım. Geleceğe ilişkin üretim artışı ve istihdam yaratma kapasitesinin temel belirleyicisi olan makine teçhizat yatırımlarının GSYİH içindeki payı önemli. 2015 yılında makine teçhizat yatırımları toplam yatırımların %54’ü düzeyinde, yatırımların %46’sı devletin altyapı yatırımları da dahil olarak inşaat sektöründe gerçekleşmiş. Bu noktada, toplam yatırımlar içinde payı %22 olan devletin toplam inşaat yatırımlarının %38’ini gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Sektörel üretim toplamını 100 kabul ederek üretim yönünden GSYİH’deki sektörel paylara baktığımızda; hizmetler sektörünün payının %64.9, inşaat sektörü dahil sanayinin payının %26.5 ve tarımın payının ise %8.6 olduğunu görüyoruz. Karşılaştırma olması açısından belirtelim; sanayi sektörünün GSYİH içindeki payı Çin’de %44’lerde, Kore’de ise %39’larda. Büyümenin ve diğer sektörlerdeki üretim artışının tetikleyicisi olarak sanayi sektörünün en önemli alt sektörü olan imalat sanayinin GSYİH içindeki payı ise %17.6. Türkiye’de sanayi sektörünün GSYİH içindeki payı sürekli bir azalış içerisinde. Bu bulguyu GSYİH içinde tüketim harcamalarının yüksekliği, yatırımların payının düşüklüğü ve tasarruf oranlarının %13-%15 bandında dalgalandığı gerçekleri ile birlikte düşündüğümüzde; ülkemizin neden sürekli dış ticaret açığı verdiğini, görece yüksek büyüme oranları gerçekleştirmemize rağmen işsizliğin neden %10’ların altına düşüremediğimizi ortaya koyuyor.
Sanayi üretimimiz (katma değerimiz) yeterli değil, yeterince sanayi yatırımı yapamıyoruz, yatırımlarımızı finanse edecek yurtiçi tasarruflarımız yeterli değil, üretimde (genelde sanıldığı gibi yalnızca ihracatta değil) kullandığımız ara malı ve sermaye malları konusunda dışa bağımlıyız (bu noktada sevgili dostum Ömür GENÇ’in geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ve www.kalkinma.com.tr sitesinden ulaşabileceğiniz “Türkiye Ara Malı Dış Ticareti” çalışmasına bir göz atmanızı öneririm) ve bunların çözümü de yalnızca FED’in, ECB’nin ya da TCMB’nin faiz kararları ile gerçekleşebilecek bir şey değil.
Peki, o zaman çözüm nerede? Bu konuda söylenebilecek şeyleri özetlemek bile şu andaki yazının alanı ile mümkün değil. Çözüm konusundaki fikirlerimi ayrı bir yazı konusu olarak Türkiye için hayati öneme sahip olan imalat sektörünün kalbi olan OSTİM’li dostlarla paylaşmak üzere hoşçakalın.
Dr. Oktay Küçükkiremitçi*
Türkiye Kalkınma Bankası, Hazine Daire Başkanı
(*) Yazıda yer alan görüşler yazarın kişisel görüşleri olup çalıştığı kurumu bağlamaz.