İç ve dış siyaset derken asıl gündemle baş başa kaldık. Son yıllarda ülke olarak geçirdiğimiz süreçlerin başat unsuru olan ekonomi önümüzdeki dönemin en çok konuşulacak konularından biri olacak. Döviz gibi manipülatif enstrümanların sürekli silah olarak kullanılması, peşinden Türkiye’nin ekonomik fotoğrafına malum bakış açılarının müzminleşmesi bir şeyler değil ‘çok şeyler’ söylüyor ve ifade ediyor.
Hep örnek verilir; zorda kalınca mücadele gücü ile özgüven o derece artar. Tarihimiz bunun sayısız, berrak örnekleriyle dopdolu. İstanbul’un fethi mesela; zorlukların akıl ve mücadele gücü ile birleştirilmesiyle elde edilirken aynı zamanda tasarım ve mühendislik bilgisinin de konuştuğu dönüm noktasıydı.
İstanbul’dan yüzyıllar sonra Kıbrıs Barış Harekatı da aynı bakış açısından incelendiğinde; kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiğini öğretmişti.
Geçmişimizden aldığımız birikim ve davranış modeli hiç kuşkusuz şimdi de aynen devam ediyor.
Bugün savunma sanayiindeki teknoloji yoğun, caydırıcı ürünlerin ortaya çıkması da Türk sanayicisi ve mühendisinin bir başarısı.
IDEF 2019. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda da bunların en güzel yansımaları sergilendi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, IDEF 2019 açılışında yaptığı konuşmada, sektöre devlet bakışını özetlerken, gelinen noktanın güzel sonuçlarını paylaştı.
Erdoğan, ülke olarak savunma sanayiinde tasarımdan üretime tüm aşamalarda söz sahibi olma hedefine adım adım yaklaşıldığını gururla söylerken, yüzde 80 oranında olan savunma sanayiindeki dışa bağlılık oranının bugün yüzde 30’lar seviyesine indirildiğini anlattı.
Konuşmanın satır aralarında söylediği önemli detaylardan biri de sektörün kahramanları yerli sanayicilere yönelikti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayiinde dünyada ilk 100’e giren firma sayısını dörde çıkartan Türkiye’nin, bu alandaki KOBİ’leri desteklemeyi de temel politikası olarak sürdürdüğünü belirtti. Yani KOBİ’lerin sektörel başarıdaki rolünü vurguladı.
Bu durum, sanayicimize güvenilince başarı çıtasının yükseleceğinin kanıtı; güçlü bir geleceğin yegane şartının üretim olduğunun devlet beyanı.
Savunmadaki atağın sivil sektörlerde de devamının gerekli olduğu sürekli dile getiriliyor. Kamuda alımlarda kurumsal farkındalığının iyice yerleşmesi, uygulayıcıların elinin yasal düzenlemelerle rahatlatılması sağlanırsa tüm sektörlerde beklenen gelişmeyi hızlandırabilir.
Uzun yıllar yılmadan üreten, istihdam sağlayan, Türkiye’nin hedefleri için koşanlara dünden daha çok kulak verilmelidir.
Her biri önemli birikime ve tecrübeye sahip işletmelerin tek gayesi var: Çalışmak ve üretmek.
Sanayicilere de şunu söylemek durumundayız; hiçbir zaman ülkemizin geleceğinden vazgeçmeyiniz, ısrarla üretiniz.
Ünlü filozof Platon, “İnsanın kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür.” diyor.
Kendimizin farkına vardığımız, kendimizi fethettiğimiz zaman Türkiye için başarılacak çok şey var.
“Belirli bir noktadan sonra geri dönüş yoktur. Bu noktaya erişmek de gerekir.”
Franz Kafka