İçinden geçtiğimiz günler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin mazisindeki yaşadığı zorlukların tekrarına benziyor. Dünyanın politik ekseninin ortasında yer bulan ülkemiz, dönem dönem ekonomik denemeler çokça da terörle yüzleşiyor.
Kadim devlet geleneği ve mefkuresiyle birlikte çağlara damga vuran Türk ulusu, İstiklal Savaşı’nın ardından; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; kanla elde edilen bağımsızlığı iktisadi zaferlerle taçlandırılmayı hedef aldı. Geleceğine güçlü hamlelerle yön vermek isteyen ülkemiz, her nedense ‘serbest piyasa ekonomisi’ dayatması ile rota değiştirmek zorunda kaldı.
“Fabrikaları kendimiz kurar, makineleri kendimiz yaparsak dışarıdan getirdiğimize nazaran hem döviz ödemiyoruz hem de çok ucuza mal oluyor.” diyen uzgörü sahipleri olduysa da ‘nasıl olsa parayı verip alırız’ girdabı gittikçe genişledi. Bu durum, en çok savunma sanayii gibi alanlarda baskı unsuru oldu; parasıyla bile alamadık.
Ülkemizde yapılsın
Günümüzde tartışmaların odak noktasında, dışa bağımlılık eşiğini milli imkanlarla atlama mücadelesi var.
Bu mücadelenin kilit taşı ise tüm bileşenleriyle birlikte güçlü sanayi. Sanayinin büyük oyuncuları, alt tedarikçileri ile beraber bu yolda önemli işler çıkarıyor. Başarılı ürünler ortaya çıkarken sürdürülebilir ve hızlı gelişen bir yapının ne derece hayati olduğu bir gerçek.
Savunma Sanayii Başkanı Sayın İsmail Demir, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi’nin (OSSA) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada da konuya dikkat çekti.
Demir diyor ki; “Biz çok iyi metal işleyen firmalarımızı tebrik ediyoruz ama artık boyut değiştirmek gerektiğini, tasarım, malzemenin, dizaynın beyin gücünün, beyin terinin de işin içine giderek daha fazla katılmasını temenni ediyoruz. Çok iyi metal işleyen tezgahların artık ülkemizde yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Diğer bir husus ise; çok küçük gördüğümüz alt sistem bazında, parça bazında; mercekti, kabloydu, detektördü, bu gibi konularda da artık yerli ürünlerimizin içinde sağdan soldan girmiş bir dizi yabancı ürünün olmasını istemiyoruz.”
Mesaj sadece savunma sanayiine yönelik değil bana göre. Tüm sektörlerde akıl teri olarak niteleyebileceğimiz birikimin çoğalması gerekiyor. Demir’in sözlerindeki bir diğer ayrıntı ise metal işleyen tezgahların üretimi. Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve kadrosunun ‘Ağır Sanayi’ adıyla başlattığı hareketin önemli alanlarından biri de buydu.
Lider ülke hedefinin sac ayaklarından biri güçlü ekonomi ve bununla birlikte güçlü sanayileşmedir. Hele ki küresel gelişmelerin iyice ısındırdığı coğrafyamızda, yaptıklarımızla yetinmemeli daha iyisine ulaşabilmek için çalışmaya aralıksız devam etmeliyiz.
Yerel yönetimlerin sanayiye bakışı
31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşecek Yerel Seçimlere sanayi penceresinden bakıldığında adayların söylemlerinde üretim ve sanayiye ayrılan kısımlar dikkat çekici.
Yerel yönetimlerin büyük çapta tedarikleri oluyor. Özellikle büyükşehirlerde, yatırımlar devasa büyüklüklere denk geliyor.
Örneğin geçmişte yapılan raylı sistem alımlarında dile getirilen yerli sanayinin kabiliyetleri, önümüzdeki beş yılın tüm süreçlerinde gündemde olacak. Adayların bunun farkında olması umut verici.
Sanayi ve çalışanlar hazır; üretmek, daha çok istihdam sağlamak ve ülkemizin bu üretimlerle kazanmasını istiyorlar.
Büyümenin ve gelişmenin ülkemiz için tek yolu sanayileşmedir.
“Başkaları nasıl sanayileşiyor ve büyüyorsa biz de büyürüz. Bunun için geçmişin tuzaklarından kurtulmaya, silkinmeye, çalışmaya mecburuz.”
Prof. Dr. Güngör Uras