Binlerce ürünü kapsayan, ürün grupları bazında sınıflandırılması oldukça güç bir yapıda olan tıbbi cihaz sektörü, yenilikçi ürün kapasitesi ve pazar hacmi bakımından büyüyen ve potansiyeli artan bir alan… Bilgi ve teknolojiyle yoğrulan, kullanıcılar için daha ergonomik ve kaliteli üretim modelinde hızla ilerleyen sektörün son yirmi yılına bakıldığında; ortalama yüzde 5 oranında büyüme görülüyor. Bu trend, tıbbi cihaz üretimini tüm dünyada çekici ve karlı bir alan haline dönüştürüyor.
Sektör; ABD, Almanya ve Japonya başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde yerleşik firmalar tarafından yönlendiriliyor. Küresel tıbbi cihaz pazarında yüzde 89 pazar payını 30 s¸irket paylaşıyor. 27 bin üretici ise pazarın kalan yüzde 11’lik kısmına hakim. Yapılan değerlendirmelerde; böyle bir rekabet ortamında ulusal tıbbi teknoloji atağının ancak kamunun inisiyatifi ve sektörle işbirliği ile mümkün olabileceği belirtiliyor.
Türkiye’de tıbbi cihaz sektörü bir diğer tabirle ‘tıp teknolojisi’nin yeterli üretim ve araştırma düzeyine ulaşmadığı ifade ediliyor. Son yıllarda önemli yasal ve kurumsal gelişmelerin yaşandığı sektörde, geleneksel ürünlerin yanında, yapılan yatırımlarla ileri teknoloji ürünleri düzeyinde sınırlı sayıda da olsa üretime geçildi.
Yerli üretim ve sanayileşme… Türkiye’nin gelişmeye açık ve yüksek potansiyel taşıyan alanı olarak baktığımızda, sağlık sektöründeki dışa bağımlılık, diğer sektörlerde olduğu gibi dikkat çekiyor.
Sağlık, başka ülkelerin lütfuna terkedilemez. Bununla ilgili olarak ciddi çaba sarf etmemiz gerekiyor. Üniversitelerimiz, araştırma kurumlarımız, firmalarımız, hastanelerimiz ve yöneticilerimiz var. Ancak biz bu ürünleri yurt dışından alıyoruz. Başkalarının ürünlerini malını alıp tüketiyoruz; Türkiye bunu hak etmiyor.
Kendi ihtiyaçlarımızı çözmeliyiz
“Ne yapmalıyız?” diye sorduğumuzda; bunu bir firma, işletme tek başına yapamıyor. Stratejik bir çalışma gerekiyor. Kamu stratejisinin düzenlenmesinden KOBİ’ye kadar ulaşan bir zincir oluşturulması şart. Üniversitelerin neyi araştıracağı, neyi yerlileştireceği, neyin Ar-Ge’sini yapacağı konusunu yönlendirmeliyiz. Devlet desteklerini, üretimi artıracak şekilde firmalarımıza yansıtmamız gerekiyor. Savunma sanayiindeki gibi kimin ne yapacağını masanın üzerine yatırıp, OSTİM’deki KOBİ’den Devletin en üst makamına kadar herkesin görev tanımını yapıp seferber olmalıyız. Çünkü çok bekledik. Bunu telafi etmemiz için çok çalışmamız, entelektüel birikimin daha çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Dünyanın neresinde bilgi varsa onları kendimize ait hale getirip, kendi ihtiyaçlarımızı çözmeliyiz.
Kendi ihtiyaçlarımızı çözmek yetmez! Daha ileri bir noktaya ulaşmak istiyorsak; üretimimizle başkalarının ihtiyacını karşılamalı, refahını artırmalıyız. Yakın coğrafyamızdaki ülkelerin ihtiyaçlarını da biz karşılayabiliriz. Ancak buna çaba sarf etmeliyiz.
Bütün kaynaklarımızı israf etmeden, direkt buna odaklanılmalıdır. Bu da strateji gerektiriyor. Sağlık Bakanlığı’nın Ekonomi Bakanlığı’yla, Ekonomi Bakanlığı’nın Bilim Sanayi ve Teknoloji Sanayi Bakanlığı’yla, üreticiyle; hepsinin birbiriyle konuşması gerekiyor.
OSTİM olarak kümelenmeyi kurma sebebimiz budur. ‘Paydaşlar bir araya gelir, birbirinin dilini anlarsa daha hızlı ilerlenir.’ düşüncesiyle kurumları ve firmaları buluşturduk. Kümelenme çatısı altında çalışmalarımızın meyvelerini alıyoruz, sorunlarımızı belirleyebiliyor, dile getiriyor ve ilgili mercilere aktarabiliyoruz; farkındalık oluşuyor.
Yerli firmalarımız, uzun süren emeklerle üretilen kaliteli ürünleri ihraç edebiliyor, iç piyasada kamu kurumlarını da satıyor. Ancak devlet alımlarında ödemeler uzun zaman alıyor. İthal edilen ürünlerde avans verilerek alım yapılırken, yerli üreticilerin en büyük sıkıntısı ödemelerini çok geç almaları.
Yerli firmaya yapılacak en büyük destek; ödemelerini gününde gerçekleştirmektir. Hatta avans verip ödemek; en büyük destek budur. Üretimi ve katma değeri artıracak olan sanayidir. Stadyum değil!
Özel sektörün dinamizmine, hızına, aklına çok inanıyorum. Kimseden bir şey beklemeden sorunlarımızı, çözümlerimizi belirlemeliyiz. Bunu biz yapacağız. Biz yapmazsak olmayacak.