“OSTİM Başarıyı Ülke Sevdasıyla Yakaladı”
OSTİM’e 17 yaşında adımını atan Hamza Akca, 70’lerin son dönemlerinde kendini hummalı inşaat çalışmalarının içinde bulur. İnşaatın en hayati malzemelerinin güçlükle bulunduğu yıllarda OSTİM hayali için ter dökenlerden biri olan Akca, bugün de aynı heyecanla OSTİM’in Dış İlişkiler Koordinatörü olarak başarılı hizmetler veriyor.
Hamza Akca, geride bıraktığı günleri anlatırken özetle şunlara dikkat çekiyor: “Düşünsenize o sıkıntı içerisinde OSTİM’i hayal edilmiş. O zamanki büyüklerimiz güzel bir OSTİM planlamışlar. OSTİM büyürken kartopu, kar yumağıydı, artık bir çığ haline dönüştü. Yönetimden personeline kadar iyi bir ekiple Allah rızası için, ülke sevdasıyla başarıyı yakaladık.”
OSTİM’le ilk tanışmanızdan başlayalım…
Amcam 1973’te OSTİM’de işe başlamıştı. Onun vasıtasıyla 1977’de 17 yaşındayken OSTİM’e geldim. O zamanki Yönetim Kurulu Başkanımız Turan Çiğdem idi. O dönem 1. sokakta, 1. bloktaki dükkanlar bitmişti. 3. blokla, 4. blokun da temeli atılmıştı. Hiçbir şey yoktu; demir, çimento, mazot karaborsaydı. Bunlar depolama şekliyle alınırdı. 30’a yakın taşeronda 1500’e yakın işçi çalışırdı. Bizim görevimiz; inşaat malzemelerini temin etmekti. Alınteri Bulvarı üzerinde kum depolarımız, şimdi OFİM’in bulunduğu yerde elektrik malzemelerinin, yer altı kablolarımızın depoları bulunuyordu. Düşünsenize o sıkıntı içerisinde OSTİM’i hayal edilmiş… O zamanki büyüklerimiz güzel bir OSTİM planlamışlar. Planlarken de tabi yokluklarla karşılaşıyorsun. Demir, çimento yokluğuyla.
Malzemeleri kooperatif yoluyla mı temin ediyorlardı?
Kooperatif alırdı; taşeronlara, kalıpçının tahtasını, çivisini verirdi. Demircinin demirini alır, demirini verirdi. Betoncunun çimentosunu alırdı. Malzeme takibine biz baktık. 1984’den sonra Yönetim Kurulu Üyemiz rahmetli Dursun Ertekin ile beraber çalışırdık. Bugün benim gerçekleştirdiğim çalışmaları beraber yapıyorduk. OSTİM’in resmi kurumlardaki işlerini takip ediyorduk. OSTİM’in dışarıdaki yüzüydük.
“ANKARA MEMUR ŞEHRİ OLARAK BİLİNİRDİ”
O dönemde bahsettiğiniz sokaklardaki atölyeler yapıldı, sonra teslim edilmeye başlandı artık...
Kuralar 1978 yılında başladı. 1984 yılına kadar her yıl 300-350 dükkan biter, bittiği yılda genel kurul kararıyla toplu olarak kura çekilirdi. Erken ödeyenlerin dükkanları erken teslim edilirdi. Yönetimimizde, sanayicilerimizde o gün çok bir heyecan vardı, hala da var. Turan Bey, Allah razı olsun, benim çok sevdiğim bir büyüğüm, çok saygı duyduğum bir büyüğüm, çok heyecanlı bir insandı. Rahmetlik Cevat Dündar büyüğümü de ben saygıyla anıyorum. Allah mekanını cennet eylesin. Onunla birlikte hizmet edenlerden Allah razı olsun. Ankara bir memur şehri olarak bilinirdi. 1980’li yıllardan sonra yönetim kurulu kararı ile beraber Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM) adı verildi.
OSTİM’e bugünkü yapısıyla baktığımız zaman bir organize sanayi bölgesinin çok ötesinde kurumsallık kazanmış. OSTİM’e baktığınızda ne hissediyorsunuz?
O günkü başladığım heyecanla halen devam ediyorum. OSTİM büyürken kartopu, kar yumağıydı, artık bir çığ haline dönüştü. Yönetimden personeline kadar iyi bir ekiple Allah rızası için, ülke sevdasıyla başarıyı yakaladık. Turan Çiğdem Bey’in kafasında hep millilik düşüncesi vardı. Savunma sanayii düşüncesi vardı. “Kendi tankımızı yapacağız.” derdi. Bunu her genel kurulda konuşurdu. Bugün Başkanımız Orhan Aydın Bey’den de Allah razı olsun. Sadece OSTİM için değil ülke yararına olan bütün hedefler bir bir gerçekleştiriliyor. Sadece sanayi anlamında değil, kümelenme, üniversite, meslek liselerinin gelmesi, çıraklık okulları… Her başarının sırrı eğitimden geçiyor. İnsan kalitesi bir anlamda eğitimle artıyor.
Atölyeler dağıtıldı, konutlar verildi, iş merkezlerindeki ofislere herkes sahip oldu. Burası artık bir yavaş yavaş kent görünümüne kavuştu…
Her bir banka ikişer, üçer tane şubeyle yer açmaya çalışıyor ve yer bulamıyor. Şu an OSTİM’de şubesi olan 50 banka var. Nereden nereye? Benim iki tane çocuğum var. Çocuklarıma diyorum ki; “Sokağa çıkarken besmeleyle çıkın ve besmeleyle çıktıktan sonra insanlara sevgi, saygı gösterin. Ve insanları ikna etmek için saniyeler arasında yarış yapın.” Allah’ın bana verdiği öyle bir duruş var. Duruşumla, hareketlerimle ben biliyorum ki Allah’ın izniyle bütün kapıların açılacağını biliyorum.
“OSTİM BENİM YUVAM”
Ne yapıyorsunuz şu an OSTİM’le ilgili?
Dış İlişkiler Koordinatörü olarak resmi kurumlarla olan işleri sürdürüyorum.
Sizi burada en çok etkileyen başarı unsuru hangisi?
Hepsi diyebilirim. OSTİM benim evim, benim yuvam, babam, annem ve çocuğum. Çünkü biz OSTİM’de büyüdük. OSTİM büyüyor… Çok sevdiğim insanlara bunu söylüyorum; OSTİM’i de ihmal etmemek, iş yerini de ihmal etmemek lazım. Çalıştığın yerde huzur bulabiliyorsan yorgunluğu hissetmiyorsun. OSTİM artık uluslararası bir marka. Buraya Pek çok uluslararası heyet geliyor.
Tercih edilen bir marka olmak nasıl bir duygu?
Eskiden bir öğretim üyesini veya üniversite hocasını getirmek bile güçtü. Şu an onlar OSTİM’i model kabul ediyorlar artık. Vatandaşın herhangi birisi işte Ankara’daki kardeşimiz, abimiz, dayımız, amcamız sanayide bir işi olduğunda “OSTİM’de yaptırayım.” diyor. GERSAN’a gitse de OSTİM diyor, İvedik’e gitse de OSTİM diyor. OSTİM emsalsiz bir marka, bu da bize kıvanç veriyor.
OSTİM’e rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal da ilgi gösterirdi. Çok emekleri vardır OSTİM’de. Her ay bölgeye gelirdi. Destek verdi; tapuları ferdileştirerek, herkesin tapusunu almasını sağladı. Allah mekanını cennet eylesin, nur içinde yatsın.
Eski yıllarda, bütün çırakların giyimlerini, iaşelerini temin ederdik. OSTİM Çırak Eğitim ve Öğretim Okulu’nun. O Daha sonra İbrahim Karakoç Bey’e teslim edilince onlar almaya başladılar. Çünkü o zamanki düşünsene çırakları onların giydiği giysilerden ne kadar mutlu olduklarını, üzerinden zaten vakıfta o amaçla kurulmuştu. Onların giysilerini, araç gereçlerini, kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla.
O ilk zamanlardan mezun olup da fabrika sahibi kardeşlerimiz var. Taş kırma makineleri yapanlar var. Trilyonluk makine yapıyor. Orada çıraktı, o yıllarda kaynakçıydı ama bugün büyük makineler yapıyor, büyük projelere imza atıyor. Çevremdekiler şunu söylüyorum: “Ya çok iyi bir okul, yoksa da iyi bir meslek sahibi olacaksın.” İyi bir meslek sahibi olmak iyi bir okulu bitirmek kadar kıymetli diye düşünüyorum. OSTİM, iyi niyetlerle kurulmuş, bereketli ve dualı bir yer.
Biz hiçbir olaya ticari bakmadık, parasal olarak bakmadık. Büyüklerimizle beraber, OSTİM bayrağının bir kenarından biz de tutup, “Nereye kadar taşıyabiliriz?"in hesabını yaptık. Bugün de öyle..