Adres :
100. Yıl Bulvarı No:101/A, 06374 OSTİM/Ankara-TÜRKİYE Telefon : 0 312 385 50 90 Faks : 0312 354 58 98 E-Posta : korhan@ostim.org.tr

“Milli Tasarım ve Markanın Yolu Açılmıştır”

MİLRES Projesi çalışmalarının içinde yer alan OSTİM Teknoloji A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Sedat Çelikdoğan’a kararların ne anlama geldiğini sorduk.
Ostim Editör
05 Temmuz 2013 09:45

MİLRES Projesi çalışmalarının içinde yer alan OSTİM Teknoloji A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Sedat Çelikdoğan’a kararların ne anlama geldiğini sorduk. Çelikdoğan, BTYK’da ortaya konulan iradenin; Türkiye’nin kendi ürünlerini kendi markasıyla, kendi milli tasarımıyla üretiminin ve dışarıya verilecek olan 106 milyar Dolar’ın büyük kısmının Türkiye’de kalmasının yolunu açtığını söylüyor.

Kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu kararlar yıllardır Türkiye’nin beklediği kararlardır. Biz buna benzer bir çalışmayı 1997 yılında Başbakanlık’ta Stratejik Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Merkezi adı altında gerçekleştirmek istemiştik. Bu merkezde milli tasarım ve üretim yapmak üzere bütün sektörleri gözden geçirdik ve strateji ve devlet politikası hazırladık. İşte burada anlatmak istediğimiz şey yıllar sonra gündeme geldi.

BTYK’da alınan kararlar, Türkiye’nin kendi ürünlerini kendi markasıyla kendi milli tasarımıyla üretiminin ve dışarıya verilecek olan 106 milyar Dolar’ın büyük kısmının Türkiye’de kalmasının yolunu açtı. Bunun ekonomik değeri çok büyüktür. Ülke olarak milli tasarıma dönersek bu rakamın yüzde 80’ini ülke olarak alırız. Milli tasarıma dönemezsek yani “ortak üretim” derseniz bu rakam yüzde 30’larda kalır. Ortak üretim Türkiye’ye yakışan bir çözüm değildir. Çünkü ülkemizin potansiyeli var ama devlet bunu bir helva haline getirememiş, metodolojisini kuramamıştır. Bu program Türkiye için geç kalmış bir programdır. Buna rağmen Hükümetimizi tebrik ediyorum, hayırlı olmasını diliyor, çok güzel sonuçlar çıkacağına inanıyorum. Kararlar çok isabetli oldu. Kimin emeği varsa gerçekten çok büyük fayda sağlayacak.

Hedef çok net: Türkiye yapacaktır. İktidarların istikrarları da ayrı bir konu. Hükümetimiz bunu Türkiye’nin yapabileceğine inanmış ve çağrılara çıkmış; “Ben bunun parasını buluyorum, Türkiye yapar ve kendi gündemime aldım, bana proje getirin.” diyor. Yapabileceği en güzel işi gerçekleştirdi.

MİLRES’e ayrı bir başlık açılması hakkında neler söylersiniz?
MİLRES Projesi, şu anda gelişme noktası ile heyecan verdi, bir anlayış getirdi. Bu metotla aynı şekilde projeleri götüreceğiz. Projede tasarımı yerli yaparız dedik ve güzel bir konsorsiyum kurduk. Tamamen milli bir ekip bir araya geldi. Projenin tasarımı hemen hemen bitti, yerli katkı oranlarıyla parçalar üretiliyor. Burada da yüzde 90 civarında yerli sanayiye eriştik. Bu arada yerli sanayide olmayan bir yan sanayi de geliştirdik. Görevlerinden bir tanesi de budur. Bu projeler sizde olmayan sanayinin de gelişmesine sebep oluyor. Proje, kömür santrali, hidrolik santraller konusunda da öncülük etmiştir. Çok önemli bir projedir.

Sanayicimiz hazır mı?
Hazır olsun olmasın. Rüzgarda hiç hazır değildi. Projenin bir görevi de hem tasarım ekibini hem üretim ekibini yetiştirmektir. Biz bunun ikisini bir arada yaptık. Danimarkalılar bizlerle görüşmeye başladı. Niye geldiniz? diye sorduk. “Bize mal satacaksanız bize gelmeyin burası serbest pazar, yapabilirsiniz. Burada yatırım yapacaksanız, işbirliği derken ortak Ar-Ge, ortak üretim ve benden mal alacaksan gelin.” dedik. MİLRES’in milli bir proje olduğunu, Türkiye’nin yapabileceğini ve hükümet politikasının artık buraya döndüğünü bilerek buraya geldiklerini ifade ettiler.

“En az iki yıl izleme süresi olmalı”
Hükümet kararlı bir şekilde enerji sektöründe kendi ülkesinin potansiyeli olduğuna inanıyor. Çağdaş bir ürün çıkarmak istiyorsanız bunun bir sabır devresi vardır. Bir anda en iyisi olmaz. MİLRES Projesi’nde de aynı. Biz ilk defa böyle bir çalışma yapıyoruz. Tasarım ekibi olarak da dışarıdan hiçbir destek almadan başladık. Bunu eleştirenler olabilir. Biz buna rağmen iyi bir ekip kurup elimizdeki imkanlar neyse kullanıyoruz. Ama ne yaparsanız yapın bunların bir test periyodu vardır. Mesela bir araç tamamlandıktan sonra iki sene test sürecine girer. Test sahasındaki ayrı, çeşitli kullanıcılar tarafından farklı şartlarda 15-20 araba teste tabi tutulur. Bu testlerden sonra aracın çıkan problemleri giderilir. Çünkü artık insanımız hatasız ürün istemektedir. Bu itibarla izleme süreci vardır. Problemler orada çıkar, onlarla ilgili iki sene daha izlemeye geçmek lazım. Bunun için de çok büyük olmayan bir fona ihtiyaç var. Size rapor yazar; “Problemim çıktı, bunu halletmek istiyorum.”, bu problemi hallederken de “Hatamı görüp, bir sonraki tasarımlarda kullanmayacağım, bunu düzelteceğim." diyecek. Bunun için de bir tamir ve bakım masrafını ihtiyaca göre vermeli. Ürünleri izlemeye aldığında gelişmeyi sağlıyorsun, daha iyiye gidiyorsun. Rüzgar türbininde de muhakkak çıkacaktır, bunların izleme esnasında giderilmesi ile proje iyileşecektir. Almanya 1970’lerde başlamış. Bir Alman’dan duydum, 100 kilowatlık bir santrale çok büyük paralar harcamışlar ve çalışmamış. Bu şekilde Almanya buralara geldi. Danimarka başlayalı 32 sene olmuş.
 

İçeriğe Yorum Yapabilirsiniz.