“OSTİM Markasının Olduğu Her Yer Gurur Vericidir”
Cesim Bilgin’in OSTİM’le 40 yıl öncesine giden bir gönül bağı var… Bölgenin tüm sokaklarında, sokaklarındaki her detayda Cesim Bilgin’in izini görebilirsiniz… Kooperatif çatısı altında “Bismillah” diyerek hizmete adım atan; kooperatifle başlayan yapılaşma sürecinden OSB dönemine pek çok aşamayı bizzat yaşayan Bilgin, “OSTİM markasının vurulduğu her yer gurur verici... Burası artık bizim evimiz. İş olarak bakmıyorum. Üç yönetimin üçüyle de çalıştım. Üçü de farklı kulvarlarda hep ileriye taşıdılar bölgeyi.” diyor. “OSTİM’e Emek Verenler”in bu ayki konuğu olan Cesim Bilgin “OSTİM’li olmayı” anlattı.
Cesim Bey sizi tanıyabilir miyiz?
1953 Kars’ın Kağızman İlçesi’nde doğdum. İlkokulu orada bitirdim. Ağabeylerimle beraber Kars’tan Ankara’ya göç ettik. Ortaokulu Ankara’da bitirdim. Eğitimime ortaokuldan sonra devam etmedim, iş hayatına başladım.
OSTİM’e ilk gelişiniz nasıl oldu?
Yıl 1974… OSTİM’e geldiğimde askerdim. İlk geldiğimde Mimar Kaya Gönençen Bey’le karşılaştık.
Daha önceden tanıyor muydunuz Kaya Bey’i?
Tanıyordum. Karşılaşınca, “Bizim 9-10 senelik prefabrik montaj işimiz var. Bu işlerden anlayan birine ihtiyacımız var.” dedi. Ben de Adana’da Devlet Su İşleri’nde asker öncesi işçiydim ama geri döneceğim için tazminat almamıştım O zaman burası dağ, taş; yolu yok. Batıkent yok. Hiçbir şey yok. Sadece Macunköy’e sabah 10’da bir otobüs gelir, bir de saat 3’te gelir; günde iki sefer. Kısacası Lalegül’den sonra hiçbir şey yoktu. Demetevler’den OSTİM’e kadar yaya yürünüyordu. Keçiören’de oturuyordum.
Kaya Bey’e terhisime 2 ay kaldığını bildirdim. Onlar da, “Eğer kesin geleceksen biz seni bekleyeceğiz.” karşılığını verdi. O zaman rahmetli Kaya Sorak abi vardı. Kaya Gönençen, İhsan Helvacıoğlu, emekli olup buraya gelmişti. Rahmetli Hasan Albay vardı. Hasan Albay hatta bana yaklaşarak, “Oğlum sen git askerliğini yap, bitir gel hemen.” dedi. DSİ’de aldığım maaş kadar ücret sözü verdiler. Ben de açıkçası Adana’ya geri dönmek istemedim. Orada da barajlardaydım. Her yıl farklı bir ildeydik. Ve besmeleyi çektik, OSTİM’e geldik. Hiç unutmuyorum, Nisan’ın 4’ü, yağmurlu bir havaydı. Operatör olarak işe başladım, aynı zamanda formendim.
Merhum Cevat Dündar siz başladığınızda hayattaydı değil mi?
Ben makine formeniydim. Prefabrik montaj yapıyorduk. Prefabriklerin inşa aşamasında Cevat Dündar Bey, o işle ilgili seyahati esnasında kaza geçirerek vefat etti. Prefabrik betonları dükkanların yapımında, ekskavatörle 12 senede monte ettik.
Makinenin eksiklerini, tamire gitmeden kendim burada giderirdim. Daha sonra personel alımı yaptık. Alınan işçileri benim sorumluluğuma verirlerdi. Cumartesi-Pazar demeden gece gündüz çalıştık. Yönetim Kurulumuz gelip bakıyorlardı. İlerleyen günlerde ikinci bir makine ve operatör daha istihdam ettik. O, üretim şantiyesinde malzemeleri yüklerdi, ben diğer taraftan montaj ederdim. 1974-78 arası böyle geçti… 78’den sonra üretimi daha da çoğalttık. Mesela bir günde 2 atölyenin malzemesini monte ederken de günlük 2 atölye yapılırdı. Yani yılda 400 atölye yapıyorduk.
Bu tempoda çalışma devam ederken Cevat Bey kaza geçirdi Hakk’ın rahmetine kavuştu. Minnetle anıyorum kendisini. Daha sonra Turan Çiğdem Bey Başkan seçildi. Kendisi de sağolsun gece gündüz işlerle ilgilendi.
Turan Bey nasıl biriydi?
İşçi ile çok iyiydi, işçinin içindeydi. O da kendini buraya adamıştı. Sabah akşam burada... Gece gelir kontrollerde bulunurdu. Ben çalışırken birçok kez geldiğini anımsarım. Çok mükafatlarını gördüm… Genelde Kasım ayının 10’unda inşaatı bırakır, 1 Nisan’da da başlardık. Mart’ın son haftasında Yönetim Kurulu personele yemek verirdi. Atölyeler yaklaşık 12 senede bitti. 12 sene sonra ticaret ve iş merkezleri ile 220 konut yapıldı. Ardından yol yapımına geçtim.
Yolu OSTİM kendisi mi yapıyordu?
Kendisi yapıyordu, ben yol ekibinin başındaydım. Hafriyatın alınması, stabilizenin dökülmesi vb… Asfalt yoktu o zaman, Köy Hizmetleri’nden hizmet alıyorduk. Çakıl döşüyorduk. Altına hafriyatını atıp silindirle sıkıştırıyorduk. O günlerden bugüne kadar, atölyeler bittikten sonra 2000’e kadar devamlı yollarla, bordürle, tretuvarla, yeşil alanlarla iştigal ettik. 100. Yıl Bulvarı, Ahi Evran, Uzay Çağı caddelerine çok ağaç diktik.
2000’den sonra da konutların bir kısmı bitince kooperatifin işi azaldı. Ardından Organize Sanayi Bölgesi (OSB) Müdürlüğü kuruldu ve oraya geçtim. OSB’de de asfalt, kanal işleri yaptık. Mesela 120 konutun kanallarını dışarıdan hizmet almadan kendi imkanlarımızla tamamladık.
OSB ve öncesindeki hizmetleri karşılaştırdığınızda ne görüyorsunuz?
İki tarafta da çok muazzam çalışıldı. Örneğin, Turan Çiğdem inşaat kısmına çok önem verdi. İnşaat demirini sonbaharda alırdık. Aralık ayının yirmisinden sonra bir senelik demir gelir buraya yığılırdı. Yani o zaman; bu sene kaç ton demir ihtiyacımız var? 2 bin ton. 2 bin ton gelirdi, bunlar çek-senetle aylık ödenirdi. O malzeme bir sene boyunca işlenirdi. Diğer yandan OSB zamanında OSTİM’in yüksek gerilim hatlarının hepsi yeraltına alındı. 2008’de başladı, 2012’ye kadar tamamen bitti.
Sizin adınıza bir de park var OSTİM’de. Bu nasıl bir duygu?
Yönetim Kurulumuz sağ olsun, şahsımı onurlandırdılar. Güzel bir program yapıldı. Açılışına televizyondan geldiler. Başkanımız vardı, misafirlerimiz çoktu. Başkanımız sağ olsun, o gün bizi çok onurlandırdı. OSTİM gerçekten yeşil… Bölge gezildiğinde görülecektir.
Ne hissediyorsunuz oraya bakarken?
İnsan gururlanıyor.
Sanayici gözüyle bakmayı öğrendiniz burada herhalde değil mi?
Evet. Memleket için üretim yapılıyor burada. Köprülerin bazı malzemeleri, barajların malzemesi buradan gidiyor. Dünyanın her tarafına tünel kalıpları buralardan gidiyor... Türkiye’nin bütün iş makinelerinin ağırlık noktası burası. Onları görünce insan daha da gurur duyuyor…
Ben mesela Pazar günleri de gelip bir eksik var mı diye sokakları dolaşırım. Serbest zamanda sokakların eksikleri daha çok belli oluyor. Bahçene nasıl bir gidip bakıyorsan, burada bizim bahçemiz…
OSTİM projelerinin içinde sizi en çok heyecanlandıran hangisi oldu?
İlk atölyeler üretime başlarken çok gurur ve heyecan duymuştuk. İlk taşınanlar Özyılmaz Kardeşler idi… Rahmetli İsmail Amca, Recep Peker, Murat Makine… “Dağın başı buraya kim gelir?” diyorlardı. Şimdi şehrin merkezinde kaldı. Her tarafı doldu.
Çıraklık Eğitim Merkezi’ni bize anlatabilir misiniz?
Rahmetli Turgut Özal’ın dönemindeydi… 43. Sokak’ta, 4 atölyeyi birleştirdik ve Çıraklık Eğitim Merkezi kuruldu. OSTİM Çırak Eğitim ve Öğretim Vakfı da o zaman yoktu ama adı vardı. Turan Bey, Kızılay Başkanı’nın yanına gitti, Kızılay Aşevi açıldı. Çırakların öğle yemeğini burada veriyorduk.
Vakıf kurulunca, talebelerin erzakını, Kızılay’ın da katkılarıyla sağladı. Birkaç sene öyle idare etti, ondan sonra okulun inşaatı başladı. İnşaat bitti ve okulda hem yurt hem yemekhane yapıldı. Orada da çok hizmet ettik. Vakfımız şu anda öğrencilerine yıllık bir sefer elbise veriyor, destek sağlıyor.
OSTİM’li olmak size ne ifade ediyor?
Gurur veriyor. Hayatımıza çok şey kattı. OSTİM’de kaldıkça daha çok ısındım.
İş Kurmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Dürüst çalışmalılar. Genç arkadaşlarımız işinin başında bulunarak işine sahip çıkarsa başarı kesindir. Tersini yapan belki yükselir ama aşağı inmesi kaçınılmazdır.
OSTİM ARTIK BİR MARKA
74’ten bu tarafa OSTİM’in böyle olacağını tahmin ediyor muydunuz?
Ediyordum, neden? Çünkü ben eski sanayilerin hangi şartlarda çalıştıklarını biliyordum. DSİ’deyken de YİBA Çarşısı’na bir iki sefer yedek parça almaya gelmiştim. O zaman Gaziantep sanayisini de görmüştüm. “Antep’e bak, Başkent’e bak; Başkent’te bir sanayi yok.” dediğimi hatırlarım. Eskiden OSTİM’e baktığınız zaman bir sanayi sitesi olarak gözüküyordu ama şimdi çok modern işletmeler var. Cevat Dündar’dan, Turan Çiğdem’den, Orhan Aydın’dan Allah razı olsun. Ankara’yı bir başlangıç yaptılar. OSTİM artık bir markadır. Buradan 50 tane, 60 tane firma büyüdü gitti. Buradaki yerlerini de devretmediler; OSTİM yine gözbebekleri.
Burası artık bir şehir aynı zamanda. Vergi Dairesi, İlçe Emniyet Müdürlüğü, okullar, bankalar, üniversiteler var. İnşallah OSTİM üniversitesi kurulacak. Ne güzel; kendi yetiştirdiği elemanı belki de kendi kazanacak.
OSTİM markasının vurulduğu her yer gurur verici... Burası artık bizim evimiz. İş olarak bakmıyorum. Üç yönetimin üçüyle de çalıştım. Üçü de farklı kulvarlarda hep ileriye taşıdılar bölgeyi. OSTİM’i seviyoruz, seviyoruz da çalışıyoruz gücümüz yettiğince. Allah sağlık verdikçe, Yöneticilerimiz de müsaade ettikçe çalışırız. Efsane diyebileceğimiz işçilerimiz vardı, emekli oldular. Hepsini hayırla yad ediyorum.