“Sanayinin Gelişimi Devletin Teşviğiyle Olur”
OSTİM’in kuruluşundan günümüze gelişimini izleyen biri de Mustafa Durlu. Onun 17 yaşında başlayan iş hayatı, büyük heyecanların ve üretim aşkının üzerinde sürmüş.
Pres ve kalıp işleri bugün ikinci kuşak tarafından sürdürülen Durlu, sanayicinin gelişimi için devletin bakış açısının önemli olduğunu kaydetti.
Durlu, sanayicilerin gelişmesi ve büyümesi noktasında şunları söyledi: “Dünya çapında iş yapan iş adamlarına sahibiz. Onların önünü açacak, inovasyon ve yeni düzenlemeler yapacak isimlere ihtiyacımız var. Bu kadar geliştik biz, kalıplara sığmıyoruz. ‘Ne istiyorsun kardeşim, sana nasıl yardımcı olabiliriz?’ diye sorulacak. Resmi yer geliyor, bize talim edip gidiyor, kalıplaşmış şeyler. Yani sen değil o bize rica edecek; “Benim size yapacağım bir hizmet var mı?” denilecek.”
OSTİM’le nasıl tanıştınız?
Sahadan, sıfır noktasından geldim. 10 lira haftalık alıyorum, 10 liraya üç öğün ekmek yenir mi? 10 lira haftalık, otobüse 60 kuruşa biniliyor. Yaya olarak Büyük Sanayi’ye gidiyordum.
Takviye olması amacıyla Pazar günleri su satma fikri aklıma geldi. Baktım 10-15 liraya su satılıyor. “Ben buraya bir küp ve üstüne buz, altına da 5-6 bardak koysam daha çok satarım.” düşüncesi oluştu. Bu bir tekamül meselesi. Öyle de yaptım. 13-14 yaşlarındayım… Adamın birine, “Sen amelelikte kaç lira yevmiye alıyorsun?” d,ye sordum. “7 lira günlük alıyorum.” cevabını verdi. “15 lira vereyim, bana su çek, ben su satacağım.” teklifini yaptım. Anlaştık… Adam çekti; akşam 85 lira oldı sattığım su. Hayata böyle başlanıyor...
17 yaşında iş yeri açtım. Askerden geldim, 1967’de, bana eli çantalı birisi geldi, 1967’de. Çantalı bir bey, “Ata Sanayi’de Küçük Sanayi Sitesi Derneği kuruluyor. Sizi de oraya ortak kaydediyoruz.” dedi.
“EŞİMİN ALTINLARIYLA KAYIT OLDUM”
Ne iş yapıyordunuz o zaman?
Pres ve kalıp işleri yapıyordum. Dükkan sahibi olmam idealimdi. Kiracı olmak yerine mal sahibi olmalıydım. Çünkü mal sahibi beni istediği zaman çıkarabilir. Hemen koşa koşa hanıma gittim, durumu anlattım. Altınları istedim; Allah razı olsun verdi. 2.500 liraya ortak olduk.
300-350 civarında işyerinin kurasının çekileceği söylendi ama şartları da belli. Dükkanların fiyatları belirlenmiş; 350, 450 herhalde. 600 de bizim oturduğumuz yere değer biçmişler, ben orayı tercih ettim. Sebebi de benim kardeşim yanımda işçiydi; onu da ortak ettim sonra.
Dediler ki, “Mustafa buraya zenginler giriyor. Burada 2 tane, 3 tane dükkanı olan var. Ben de şu ifadeleri kullandım: “Bakın, biz iki kardeşiz, burayı bölersek ikimize de yaramıyor. Ben burayı tercihimi yapmam ikimize de yarayabilir. Aksi takdirde öbürleri benim işime dar gelir.”
Demirciler Derneği Başkanı Sedat Kızılkaya da, “Allah yazdıysa kimse bozamaz. Allah yazmadıysa zaten olmaz. Boş-dolu kurası çekecek 170 kişi. Ya 10 kişiye çıkacak, ya 12 kişiye.” dedi.
Allah bana yazdıysa kimse bozamaz, yazmadıysa kimse şey yapamaz. Zeki Sayın idi torbayı tutan, “Bismillah” deyip çektim kurayı; tam torbanın boğazına elim gelirken içimden bir ses değiştir diye geldi. Değiştirdim dolu çıktı bana da.
Kardeşim, “Abi batarız! Ayda 50 bin lira buraya, 23 bin 700 lira taksit bir de 25 ay. Bir de o kadar işçi parası var.” sözleriyle endişesini belirtti. “Allah bir yol gösterir, öyle yağma yok!” dedim. Dükkana girer girmez, kaba inşaat teslim aldık. Diğerlerine oranla seçimimiz isabet oldu bize göre. İkimize de yetecek dükkan… Hala daha kullanıyoruz. Bir süre sonra da Öz Anadolu Kooperatifi’ni kurduk. Şu an OSTİM’de iş yerimin faaliyetini oğlum yürütüyor.
Kooperatiften bahsedebilir misiniz?
1991 yılında babamın yerine hacca gittim. Orhan Aydın Bey, Öz Anadolu’da başkan, ben de yardımcısı idim. Orhan Bey OSTİM’e geçince ben orada kaldım. Arkadaşlar da beni tensip ettiler, başkanlığına seçildim. Orada üretim tesisi kurduk. 2 milyona kurduğumuz fabrikayı 16 milyona sattık. Arkasından başka kooperatif ürettik.
“İNOVASYON YAPAN İSİMLERE İHTİYAÇ VAR”
OSTİM büyüdü ve gelişti. Daha sonra organize sanayi bölgesi haline dönüştü…
Hz. Ali efendimiz, “Siz çocuklarınızı kendi yaşadığınız çağa göre değil sizden sonraki çağa göre yetiştirin.” diyor. Dünya çapında iş yapan iş adamlarına sahibiz. Onların önünü açacak, inovasyon ve yeni düzenlemeler yapacak isimlere ihtiyacımız var.
Bu kadar geliştik biz, kalıplara sığmıyoruz. “Ne istiyorsun kardeşim, sana nasıl yardımcı olabiliriz?” diye sorulacak. Resmi yer geliyor, bize talim edip gidiyor, kalıplaşmış şeyler. Yani sen değil o bize rica edecek; “Benim size yapacağım bir hizmet var mı?” denilecek.
Bir örnek vereyim size: 60 ihtilalinden sonra Cemal Gürsel cumhurbaşkanı oldu. Bir dostumuzun dostu, Ziraat Fakültesi’nde teknisyen olarak bir traktör yapıyor. Meclis başkanının olduğu yerde de anlattım bu kıssayı. Devletin yukardan aşağıya bakış açısını öğrenmek için, onu anlasınlar diye söyledim. O arkadaş traktörü kendi gayretiyle yapıyor, Erbakan Hoca’nın otomobil yaptığını da biliyorum o zaman.
Diyorlar ki; “Cumhurbaşkanına bir şekilde bu traktörü gösterelim, kendimizi bir ifade edelim. Bakalım, ne tepki olacak?” Cumhurbaşkanı, ziraat fakültesinin bahçesine Meteoroloji’ye uğrar, Çankaya’ya gidermiş rutin olarak. Yolunu çeviriyor, randevu alıyor, geliyor. Kendi yaptığını anlatıyor: “Devletimiz bize yardımcı olursa biz bunun seri üretimini, fabrikasını kurup traktör yapabiliriz, bize yardımcı olun.” “Vatandaş bunu alana kadar bir çift öküz alsa daha iyi değil mi?” deyince adam istifa etmiş, kahrolmuş.
“MESLEK EĞİTİMİ KANAYAN YARAMIZ”
Çıraklık eğitimi ile ilgili görüşleriniz?
Çıraklık eğitimi ve ara eleman ihtiyacı ülkemizin kanayan bir yarası. Ama devletin bir dönem meslek okulları ile ilgili tavırları da etkili oldu bu durumlara gelinmesinde. Çırak okulu seviyesinde değil de teknik okullar seviyesinde mühendisten sonra ikinci seviyede elemanlar, yüksek tekniker okulu vardı çok eskiden; onu da kapattılar; mühendis yardımcısıydı bunlar. Bu elemanlar özendirilmeli ve desteklenmeli.
Devlet bir heyecan katacak bu okullara; veliler teşvik edilecek. Maaş bağlayacaksın örneğin. “Ayda biner lira size para vereceğim, 500 lira para vereceğim, bu okuldan mezun olunca da size şu kadar imkan vereceğim.” diyerek bunu heyecanlandırabilirsen olur.